Merhabalar.
Klasikler köşemizde bugün, ilk defa -bunu söylemek biraz garip geliyor ama- henüz aramızdan ayrılmamış bir yazara yer vereceğim: Richard Bach. Kendisi 81 yaşında ve en son kitabı da 2015'te yayımlanmış. Ben asıl kitabımıza geleyim: 1970 yılında yayımlanan Martı Jonathan Livingston kitabı, Epsilon Yayınları tarafından dilimize 2000 yılında çevrilmiş. Epsilon Yayınları tarafından dilimize çevrilen 3 tane daha Richard Bach kitabı var: Mavi Tüy: Gönülsüz Bir Mesihin Serüvenleri (1977), Sonsuza Uzanan Köprü (1984) ve Bir (1988). Arkadaş Yayınevi'nden yayımlanan Bir Çift Kanat (1991), April Yayıncılık'tan yayımlanan Hipnozcu (2009) ile Aforizmalar (2012) kitaplarından da bahsetmiş olayım bu yazıda.
Kitap ilk basıldığı zaman 3 bölümden oluşuyormuş. Bach'ın karısı Sabryna Bach, bir gün hikayenin dördüncü bölümünü eski belgelerin arasında buluyor ve Bach'tan okumasını istiyor. Bach yıllar sonra o gencin ne anlatmak istediğini fark ediyor ve kitabına dördüncü bölümü ilave ediyor. Dördüncü bölüm olmadan kitap A ise, dördüncü bölüm eklendiğinde kitap A+ ya da A2 falan olmuyor. B oluyor.
Ana karakter bir martı, adı Jonathan Livingston. Bu martı biraz meraklı, biraz tutkulu ve biraz maceraperest. Bünyesinde bulunduğu martı grubunun aksine o, yiyecek bulmak ya da geri dönmek için uçarak geçirmek istemiyor günlerini.
Jonathan Livingston uçuyor. Sabah akşam demeden, doğru yanlış dinlemeden uçuyor. Hızını sınıyor, yeni teknikler deniyor. Acaba? diye soruyor ve sorusunun cevabını almak adına uğraşıyor. Sırf farklı olduğu ve sürüye uymadığı için de grup tarafından dışlanıyor. Oysa ki Jonathan'ın tek istediği öğrendiklerini sürüye öğretebilmek ve yaşamlarını kolaylaştırabilmek.
Halbuki herkesin kulakları Jonathan'a karşı tıkalı. Olmayanları da zorla tıkıyorlar, orası ayrı.
Varoluşunu ve sınırlarını sorgulayan Martı Jonathan ile Bach, insanlığın neredeyse günümüzdeki haline bir ayna tutuyor. Bir yandan da ritüelleri irdeliyor. [Dördüncü bölüm özellikle, bana fazla Hz. İsa göndermesi gibi geldi. Bilmiyorum, belki sadece ben öyle algılamışımdır belki de anlatmak istediği budur.]
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYaHvBFCG7ri0R4IvDGHA5YMYq222u2ywC88TkagWlnbuPEV7287jlenZKhhBPEuGJpC_KRnt1PM7xFcaeAlqvCXEuOqLNHAZagRfHkU97TD3CliLZ4IBVjG-EP8KIfSN_P7di5QSjP2Y/s400/marti-jonathan-livingston.jpg)
Özellikle de henüz törpülenmemiş çocuklar için.
Sayfalar arasında yer alan martı fotoğrafları ile kitabın atmosferi de tamamlanmış oluyor. Büyük küçük demeden okunabilecek bir kitap, Martı Jonathan Livingston. Ama dediğim gibi başkalarının size ballandıra ballandıra anlattığı şeyleri göz ardı edip okuyun bu kitabı. Beklentiler bir kitabı gereksiz yere rezil edebilir çünkü insanın gözünde. Bir otobüs yolculuğunuzu, kahve molanızı bu kitaba ayırabilirsiniz. Sonra bir de vapura falan binerseniz şahane olur.
Puanım 6/10.
Alıntılar:
Bir martının, Konsey'in önünde kendini savunma hakkı yoktur. Fakat Jonathan'ın sesi birden yükseldi. "Hangi sorumsuzluk kardeşlerim?" diye bağırdı. "Yaşamın gerçek anlamını arayan, bulmaya çalışan bir martıdan daha sorumluluk sahibi biri olabilir mi? Bin yıldır yaptığımız tek şey balık peşinde koşmak. Artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı; öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi. (...)
"Buradan sonra neler olacak? Nereye gidiyoruz? Cennet diye bir yer yok mu?" "Hayır Jonathan, böyle bir yer yok.Cennet bir yer, bir mekân değildir, bir zaman dilimi değildir. Cennet öğrenmektir, mükemmelliktir."
(...) "Hakkımda saçma sapan söylentiler çıkarmalarına ya da beni Tanrılaştırmalarına sakın izin verme, olur mu Fletch? Ben, belki de sadece uçmayı çok seven bir martıyım..."
(...) Gerçekten, dürüstçe söyle, yüce Martı Jonathan'ının saatte 300 km hızla uçtuğuna inanıyor musun?" Resmi Öğrenci, körü körüne bir inançla, "Daha hızlı uçtuğuna da inanıyorum," dedi. "Başkalarına da bunu yapmayı öğretti." "Masalınız böyle söylüyor. Ama ne zaman bana bu kadar hızlı uçabildiğini gösterirsen, o zaman söylediklerini dinlerim."