Film Önerisi | VOL-İ (WALL-E)

25 Ekim 2018 Perşembe

Kitap Önerisi | Casus - Joseph Conrad


Merhabalar.

Yazın başında başladığım ve önünü alamadığım klasikleri okuma serüvenime, Modern Klasikler Dizisi'nin 4. kitabı olan Casus ile devam ediyorum. Yazarın diğer kitapları da şunlar: Almayer'in Sırça Köşkü (1895), Karain (1897), Narcissus'un Zencisi (1897), Gençlik (1898), Karanlığın Yüreği (1899), Nostromo (1904), Dönüş (1908), Batılı Gözler Altında (1911), Zafer - Bir Ada Hikayesi (1915) ve Üç Deniz Öyküsü (1915).

Kitabımızın bir filmi de var elbette. Kefaret, The Good Father ve Carrington gibi filmlerin de yönetmeni olan Christopher Hampton tarafından yönetilen The Secret Agent isimli bu film, 1996 yılında yayımlanmış. Başrollerinde Christian Bale, Gérard Depardieu, Bob Hoskins ve Patricia Arquette yer alıyor.

BBC One yapımı bir mini dizisi de var ayrıca, aynı isimle. Başrollerinde Toby Jones, Vicky McClure ve Stephen Graham'ın yer aldığı mini dizi, 2016 yılında yayımlanmış. Geçtiğimiz yaz. Çok yakın yani.

Modern Klasikler Dizisi'ni tamamlamak gibi bir düşüncem olmasa belki de çok geç tanışacağım bir yazardı, Joseph Conrad. Aynı şekilde Casus da. Polonya asıllı bir yazar olmasına rağmen İngiliz dilinin en önemli yazarları arasında yer almayı başarmış, Conrad. Kitabı orijinal dilinde okumadığım için bu konu hakkında daha fazla yorum yapamıyorum tabii.

Ana karakterimiz Verloc'un, namı diğer DELTA'nın, Vladimir denen bir adamdan aldığı direktif sonucu Greenwich Gözlemevi'nde meydana getirdiği patlamayı anlatıyor başlangıçta kitap. Kitaptaki tek ve önemli olayımız bu. Bunun haricinde durağan bir yapısı olan, daha çok insan-sistem-aile ilişkilerini ele alan bir eser, Casus. Anarşistlerin birbirleri ve devlet ile olan ilişkilerini, karı-koca-aile ilişkilerini, teşkilatın ast üst ilişkilerini okuyorsunuz en çok. Bütün bunlara öyle yerinde, öyle güzel değinmiş ki yazar. Yeri geliyor karakterlerinden birine bir tirat attırıyor ve siz zevkle okuyorsunuz. Alt metine de yerleştirmiyor anlatmak istediklerini, açık seçik ne varsa döküyor kelimeler ile ortalığa.

Tabii kitabın durağanlığı beni biraz zorladı elbette. Kimi zaman bıraktığım yeri, okuduğumu bile hatırlamayıp geri dönmek ve bir kez daha okumak zorunda kaldım. Sonlarına doğru "Tamam artık, anladım," diyerek kitabı bitirmeye çalıştım. Çünkü daha olayın başlangıcından sonunu görebiliyorsunuz; hal böyle olunca o uzun sayfalar bitmek bilmiyor. Hele son bölümlerden birinde yer alan bir kadının -kim olduğunu söylemiyorum- duygu durum değişikliğinin anlatıldığı o sayfalar... Tamam, kısaca üzerinden geçilecek bir olay değildi ama bu kadarı da çok yordu beni.

Kitap 309 sayfa ama daha kısa da olabilirdi, nazarımca. Anlattıkları ve değindiği konu çok güzel lakin yer yer fazla geldiğini de söylemeden geçemem.

Neyse. Neticede şöyle bir güzel entrikalarla çevrili, dedektiflik romanı okumak istiyorsanız Casus raflardaki yerini çoktan almış durumda. Olaydan ziyade insan ruhunu çözüyorsunuz bu kitapta. İsteklerin ve eylemlerin altında yatan düşünceleri... Çoğu karakterin sınırları o denli güzel çizilmiş ki birkaç tanesini okurken delirmeden edemedim.

Puanım 7/10.

Alıntılar:
"... İdealleştirmenin her türlüsü hayatı yoksullaştırır. Hayatı güzelleştirmek, onun karmaşık niteliğini ortadan kaldırmak, yok etmektir. Sen bu işi ahlak hocalarına bırak, dostum. Tarihi insanlar yapar ama kafalarının içinde değil. Olayların akışında, insan zihninden doğan fikirlerin pek önemli bir payı yoktur. Tarihe hükmeden, tarihin yönünü belirleyen, üretim ve üretim araçlarıdır; ekonomik koşulların gücüdür. Kapitalizm, sosyalizmi yarattı; anarşinin sorumlusu, kapitalistlerin mülkiyeti korumak amacıyla çıkardıkları yasalardır. Toplum düzeninin gelecekte nasıl bir biçim alacağını kimse kestiremez. O zaman geleceğe yönelik düşler kurmaya ne gerek var? Bu tür düşler, olsa olsa düşü kuran kimsenin zihin yapısını ortaya koyar; gerçek değerleri yoktur. Bırak da böyle hayallerle ahlak hocalığı edenler oyalansınlar."
"Böyle bir geri zekalı gördünüz mü siz hiç? Ona göre hapse düşen suçludur. Ne basit, değil mi? Adamı hapse atanlara, zorla deliğe tıkanlara ne demeli? Evet, zorla deliğe tıkanlara ya. Ayrıca, suç ne demek? Bu karınları tıka basa dolu soytarılar dünyasında, bir sürü talihsiz, zavallı insanın kulaklarıyla, dişlerine bakarak paraya, üne kavuşan o aptal herif suçun ne olduğunu biliyor mu dersin, ha? Kulaklarla dişler suçluyu belli edermiş, öyle mi? Peki, suçluları bundan çok daha iyi belirleyen yasalara -aşırı beslenen kimselerin aç insanlara karşı kendilerini korumak için icat ettikleri o güzelim dağlama demirlerine- ne demeli? 
Merak insanın kişiliğini dışa vuruş biçimlerinden biri olduğundan, meraksız bir kimse her zaman bir parça gizemlidir. 
Esen kalın, hoşça kalın.

Paylaş :

Facebook Yorumlar

0 comments :