Film Önerisi | VOL-İ (WALL-E)

24 Aralık 2021 Cuma

Seri Yorumu | Hava Uyanıyor / Ateş Düşüyor / Toprağın Sonu / Suyun Gazabı / Kristal Taç - Elise Kova (Air Awakens Serisi)

Seri Yorumu | Hava Uyanıyor / Ateş Düşüyor / Toprağın Sonu / Suyun Gazabı / Kristal Taç - Elise Kova (Air Awakens Serisi)

Merhabalar.

Bu serinin ilk kitabını 2017'nin Nisan ayında almışım ve kitaplığın tozlu raflarında unutmuş, bir daha da yüzüne bakmamışım. "Şu eski kitapları artık bir okuyayım," dedim de elime aldım Hava Uyanıyor'u. Avatar dünyasına pek hakim değilim, televizyonda animasyonunun birkaç bölümüne denk gelmişimdir o kadar. Bu seri de zannediyorum o dünyadan temel alarak yeni bir evren ve karakterler oluşturmuş kendine zira Avatar evreni ile pek alakası yok serinin. Neyse, Hava Uyanıyor'u aldım, okudum ve çok hoşuma gitti. Gittim hemen serinin geri kalan 4 kitabını da sipariş verdim. 

Ve sonra her şey mahvoldu.

2. kitabı okurken yavaş yavaş canımı sıkan bazı noktalara denk gelmeye başladım -ilk kitap daha giriş kitabı olduğundan ve daha edilgen geçtiğinden pek fark etmemişim sanırım- ve bu durum 3. ve 4. kitapta da devam etti. 4. kitabı bir şekilde kendimi zorlayarak okudum bu yorumu yazacağım diye -tamamen bitirmemişken yorum yazmak istemedim- lakin 5'i okuyamadım. Gerçekten çok uğraştım ama olmadı. Dayanamadım çünkü.

Şimdi.

Serimizin ana karakteri Vhalla 17 yaşında, Solaris İmparatorluğu'nun himayesinde kütüphanede çalışan bir kütüphaneci çırağı. İlk kitabın açılışında prenslerden birinin yaralanmış bir şekilde döndüğünü haber alıyor bütün krallık ve kütüphanedeki çalışanların hepsi var güçleriyle bir büyü arayışına giriyorlar. (Bu evrenin içinde Sıradanlar ve Büyücüler var, öncelikle ona değineyim. Büyücüler de dörde ayrılıyor: Alevtaşıyıcılar, Rüzgargüdücüler, Yerkırıcılar ve Suakıtıcılar.) Ve Vhalla araştırma yapıp bilgiler toplarken fark etmeden büyü yaparak -yazdığı kağıtlarda büyü izine rastlıyorlar daha sonra- prensi iyileştiriyor. Ardından Büyücülük Bakanı Victor tarafından çağrılan Vhalla kendisinin bir büyücü olduğunu, dahası yüzyıldır gelmemiş olan Rüzgargüdücülerden biri olduğunu öğreniyor. Ve ilk kitap bunu öğrenmesini ama bir türlü kabullenememesini, kurtardığı Prens Aldrik'ten gelen mektuplarla durumu daha detaylı kavramasını, kabullendikten sonra yarım yamalak bir eğitim sürecini, Uyanış'ını ve beraberinde gelişen olayları anlatıyor. Dediğim gibi ilk kitap güzeldi.

Ancak.

2. ve 3. kitapta Vhalla canımı sıkmaya başladı, aldığı kararlarla ve davranışlarıyla. O olgunlaşma sürecini göstermeye çalışmış yazar, anlıyorum -çünkü 4. kitapta biraz daha karakteri oturmuş bir Vhalla vardı- ama yine de toparlanamadı karakter benim gözümde. Hoş, bu sadece Vhalla için geçerli bir durum değil, bütün karakterler havada kalmış gibiydi. İmparator desen İmparator gibi değil, çoğu yerde çocuk gibi içgüdüleri ile hareket eden bir İmparator vardı seri boyunca. Bunca sene bu şekilde nasıl yönetmiş İmparatorluğu, anlamadım. Baya sadık bir halkı vardı demek ki.

Karakterlere tek tek değinmektense yazarın karakter yazış tarzına değinsem daha iyi olacak. Her birine arka plan oluşturmaya, daha gerçekçi bir hale gelmelerini sağlamaya çalışmış ama hiçbirinin ayağı yere sağlam basmıyor.

En önemlisi ama en önemlisi, her şey paragraflarca açıklanıyor. Biri bir şey söylüyor hemen ardından Vhalla o sözün ne amaçla söylendiğini açıklıyor. Karakter geçmişi ve karakter özelliği böylece her karakter için 10 defa açıklanmış oluyor. Her şey salağa anlatılır gibi anlatılıyor yani. Fazla paragrafları atsalar ve gereksiz uzun sahneleri kısaltsalar koca seri en fazla 3 kitapta bitermiş, iyi de olurmuş. Hemen bu bahsettiğim şey için bir iki örnek vereyim:

"Dediğim gibi yanlış ellere geçmesini önlemek istiyoruz. Bunun ötesinde, onu elinde tutan kişiyi neredeyse yenilmez yapar." Bakan bu kadarla bıraktı ama Vhalla ona anlatmak istediği şeyi anlayabilecek kadar zekiydi. Eğer bu silahı elinde tutan kişi neredeyse yenilmezse o zaman onu bulmayı başarmak Kuzey'den sağ salim dönmesini sağlayabilirdi. "Bu konuda bana yardım eder misin Vhalla?" Vhalla son bir kez daha duraksadı. Bakanın buz mavisi gözlerine, ilk tanıştıklarında onu kaçıran adamın gözlerine baktı. Bu gözler aynı zamanda ona kol kanat geren, onu iyileştiren ve tüm dünya kendisini parçalamaya hazırken koruyan kişiye aitti. Kule gizemli bir yerdi ama karşısındaki kişinin içtenliğini fark edebiliyordu.

Aldrik ufka fırtına bulutlarını aramak için mi bakıyordu? Karanlıkta yol alıp alamayacaklarını görmek için mi o kadar erken kalkmıştı? Vhalla hem şaşırdı hem meraklandı. Aldrik'in üzerine çöken keder konusundaki içtenliğine dair en ufak bir şüphesi yoktu. Ama prensi yine de dikkatini toplayabilmişti. Nihayetinde, doğası ve yetiştirilme tarzı kederine üstün gelmişti.

Benim için karakterler, genelde kitabın dünyasından daha önce gelir. Karakter anlaşılabilir ve makul değilse bütün eser çöp oluyor gözümde, çünkü okuyamıyorum / izleyemiyorum. Bu seride de Vhalla maalesef ki okumak istediğim bir karakter olmadı. Sürekli mızmızlanan, her şeyi ama her şeyi kendi hatası olarak gören -bazen kendisi ile alakası olmayan durumları bile kendine bağladı çünkü- çoğu yerde çevresindeki insanların ona olan inancı sayesinde bir şeyler başarabilen biriydi. İlerleyen kitaplarda kendi ayakları üzerinde duruyor gibi oldu ancak o zaman bile eğreti bir şeyler vardı üzerinde. Bilmiyorum.

Neyse, sözün özü güzel başlayan, öyle böyle devam eden, finalini bıkkınlıktan getiremediğim bir seri oldu Hava Uyanıyor serisi. Gönül isterdi keyifle okuyayım ama cık. Vhalla çok yordun beni, gerçekten. Belki de yaşım geçmiştir artık bu tarz şeyler için. Benim takıldığım şeylere takılmıyorsanız, bol bol vaktiniz varsa, sayfaların arasından buram buram romantiklik akan -ilişkileri de bunalttı beni, höf- bir seri okumak istiyorsanız buyurun, bir şans verin.

Esen kalın, hoşça kalın efendim.