Evrenin Ötesi serisi Migros ya da Carrefour'da denk geldiğim, Aaa, Uzay! diyerek saldırdığım ve 2. kitabını uzun bir süre bulamadığımdan henüz okuma şerefine nail olabildiğim bir seriydi. Başlamadan hemen önce tereddüte düşmüştüm.
Ne kadar iyi olabilir ki? falan diye düşünmüştüm.
Bitirmeden de rahat edemem, gidecek bütün zamanım, diye üzülmüştüm.
Seri beni bir güzel tokatladı.
Her bir kitabı 10 liradan tüm seriyi 30 liraya aldım ve 30 liralık bir kitabın veremeyeceğini verdi bana. Şimdi çılgınlar gibi bilim kurgu türünde kitapları okumuyorum, maalesef ki bu utanç duyulacak bir şey benim için. Yakın zamanda alıp okuma fırsatını elde edebilirim umarım. Çünkü seviyoruz.
Hal böyle olunca kıyaslayabileceğim kitabım da olmamış oluyor. Mutlaka kat kat iyi yazılmışları vardır. Ben seriyi kendi içerisinde değerlendireceğim yine.
Dıştan içe gelirsek kapakları beğenmedim. İlk kitap orijinale göre hazırlanmış olsa da kapaklar arasında bir bağ da kuramadım tasarım olarak, ilgi çekici de gelmedi. Türü olmasaydı belki elim bile gitmeyebilirdi. [Pü, dış güzelliğe bakar oldum şimdi de.]
Kitabın konusunu destan gibi yazmışlar zaten, ben de bir şeyler ekleyerek bütün kitabı anlatmış olmayayım. Kısım kısım yorumlayacak olursam ana karakterleri de, yan karakterleri de beğendim. Çoğu yerinde ve tadında işlenmişti kurgu içerisinde. Ana karakterleri özellikle, yaşlarına göre fazla olgun bile buldum. Çocuğun o liderlik vasfını bünyesinde dengede tutamayışı, kızın ailesi için hissettiği kararsızlıkları... falan filan. Karakterler kitabı bu denli beğenmiş olmamın ilk unsuruydu zaten.
Olaylar yer yer Yok artık! dedirtse de güzeldi, bana batmadı. [Bazıları hâlâ kafamda şüphe oluşturmuyor değil. Fizik okuyor olsaydım gelişine sallardım buraya. Ama okumuyorum. Yaralıyım, yaklaşmayın.] Seri çok hareketliydi bir kere. Karakterinizle iki saniye dahi olsa nefes alamıyorsunuz. Sürekli bir kaos, curcuna, sorun... [Kitap 2 kişi arasında değişiyor bu arada, bölüm bölüm. Amy ve Çırak ağzından anlatılıyor.]
Yazarın twistler ile bir sıkıntısı olduğunu düşünüyorum yalnız. İlk kitapta yapmak için uğraştığı twisti, üzerinde biraz düşünseniz hemen buluyorsunuz. 3. kitapta zaten diyor ki: "Merhaba güzelim, ben bir twistim!" Sadece twist üzerine yaptığı twisti ekstradan düşünmeniz gerekebilir. O kadarı da olsun zaten artık, düşünmeyin bir zahmet. [Abidik gubidik, twist twist.]
En önemlisi de türüne uygun olarak sistemi sorguluyordu. Yönetim sistemlerini, en iyisinin hangisi olması gerektiğini... daha da önemlisi en iyisinin olup olmadığını. Yönetim sistemini ve devleti bu denli sorguluyor olmasını çok sevdim. Bana göre olması gereken şekilde temelini sağlamlaştırmıştı. [Ayrıca bu tarz bir seri yazıyorsanız -bana göre- bazı şeyleri göze almanız gerekir. Refaha kavuşmanız için birçok şeyden vazgeçmeniz ve bir çok şeyi kaybetmeniz gerekir. Varmaları gereken yere varmaları gereken şekilde vardı, Godspeed tayfası. Yazılması gereken şekilde yazmış, Beth Revis.]
Ve hoş bir rastlantıdan da bahsedeyim hemen. Serinin son kitabını, Dünyanın Gölgesi, bir ayda falan bitirdim. Derin bir Reading Slumpa girmiştim çünkü. Eöh! Yeter artık bitsin şu seri, diyerek kitabı bitirdiğim günün akşamı sinemaya gittim. Passengers. Ya benzerlikler o kadar tatlıydı ki filmin kendisine odaklanmayı unuttum. Aaa, şurasının benzeri vardı kitapta! Aaa, burası da aynıydı! derken bir baktım, film bitmiş zaten. [Tek böyle düşünen de ben değilmişim bu arada. Bknz: Google.]
Fakat filmin senaryosu 2007'den belliymiş diyorlar, falan filan.
Beth de Tamamen tesadüf, diye cevap vermiş.
Ben de... Yok, ben bir şey demiyorum.
Neyse. Film konusunu da bir kenara bırakıyorum, çünkü film söylentisi falan yok ortada. Olsaydı iyi mi olurdu? Belki olabilirdi. Olmasa daha iyi olur belki. Saçma sapan bir şey çıkmasındansa hiçbir şey olmaması daha iyi muhtemelen. Kendisi de şöyle bir cevap vermiş zaten:
"I'd love it! And I'd insist that they keep the character's ethnicities the same...but I would also know that once the author signs away her film rights, she has no real say in what happens to the movie." ["Bayılırdım. Ve karakterlerin etnik kökenlerini aynı tutmaları konusunda ısrar ederdim... ama aynı zamanda yazarın film haklarını imzalayınca filme ne olacağıyla ilgili gerçek bir söz söyleme hakkına sahip olmadığını da biliyorum."]
Durum bu kadar rahatsız edici işte.
Bilim kurgu ile aranız ü-üf berbatsa başlamanız için iyi bir seri olabilir, Evrenin Ötesi serisi. Çünkü sadece bilim kurgudan oluşmuyor; aksiyonu bol, aşkı bol, gerginliği bol. Bir tarafından yakalar herhalde sizi. Ben okuduğum için kesinlikle iyi hissediyorum kendimi. İleride daha iyilerini okuyabilmem dileğiyle diyeyim o zaman. [Kitaplar bitmiyor, para yetişmiyor, azizim.]
Son olarak size Godspeed modellerinin bulunduğu siteyi bırakıyorum. [Of, Revis, neler neler!] Şuraya tıklayarak ana sayfada karşınıza çıkan Godspeed modelinde, istediğiniz katın üzerine tıklayarak hangi bölümlerin bulunduğunu inceleyebilirsiniz. [Ve hemen sağ alttan bilmem neye ulaşabilirsiniz. Bu ne ya, prosmosyon yapıyormuşum gibi oldu yazı. Ama bakın.]
Puanım 4/5, seriye.
Alıntılaar:
Daha önce hiç yıldızları görmemiştim. Ve bu kadar güzel olduklarını da bilmiyordum. Tüm evren gözlerimin önünde. Çok büyük, çok kahredici büyük. Gözlerim yıldızların parıltısıyla doldu. Öylesine çoklar ki... Yıldızlar, gökte solmuş renkte çizgilerle beyaz izler bırakıyor -çoğunlukla kırmızı ve sarılar ama bazen de maviler ve yeşiller. Ve hepsini gördüğümde, kendimi gezegene inişe her zamankinden daha yakın hissettim. EÖ
Bilge bir kez kafasına salladı. "Çatışmanın ilk sebebi farklılıktır. Godspeed'de herhangi bir din yoktur. Hepimiz aynı dili konuşuruz. Hepimiz aynı ırkız. Ve birbirimizden farkımız olmadığı için de kavga etmiyoruz. Sana anlattığım Haçlı Seferleri'ni hatırlıyor musun? Soykırımları? Bu tür korkunç hadiseler için Godspeed'de endişelenmemiz gerekmiyor." EÖ
Bahse girerim Bilge burada portresi için poz verirken gemideki hayatla ilgili benim katlanamadığım tek şeyden zevk alıyordu: her şeyin mükemmel aynılığı. Tam da bu sebeple asla onun kadar iyi bir Bilge olamayacağım. Çünkü ben biraz karmaşadan hoşlanırım. EÖ
(...)Onuncu sınıf İngilizce öğretmenim Bayan Parker'a göre edebiyatta en çok tanınmış cümlelerden biriydi. Rhett, Scarlett'e zerre kadar önem vermiyordu ve Hamlet de olmak ya da olmamak üzerine saçmalıyordu. Bunların yanında tüm umudunuzu bırakın, Dante'nin Cehennem'inde cehennem kapılarının üzerinde yazan cümleydi. BMG
Kendimi tek başıma hissediyordum. Yalnız demek istemiyorum. Tek başıma demek istiyorum. Tıpkı vücudumu örten battaniyeyi hissetmem veya başımın altındaki yastıktaki tüyleri hissetmem veya belime bağladığım pijamanın keskin tipini hissetmem gibi... Sanki tek başına olmak gerçek bir şeydi. Bir tarlayı örten sis gibi bu odaya sızıyordu. Odamın gizli köşelerine uzanıyordu ve benim dışında canlı hiçbir şey bulamıyordu. Bu soğuk bir duyguydu. BMG
"Yıldızları öylesine çok sevdim ki karanlıktan korkmuyorum." Sarah Williams DG
Sadece Çırak -daima sadece Çırak- bana kim ve ne olacağımı seçmem için sormuştu. Ne yapacağımı. DGHadi, esen kalın, hoşça kalın.
Bu arada son bölüm yazarın isteği ile yazılmış; editörü uygun görmemiş normalde. Yaani... evet, editörün istediği şekilde bitseydi olması gerektiği gibi olurdu. Ama ben olması gerektiği gibi olsun istemedim. Teşekkürler, Revis!