Merhabalar.
Bu aralar ne kadar yoğun olursam olayım kitap okumanın yanı sıra film de izlemeye çalışıyorum. Bu her zaman başarı ile sonuçlanmıyor elbette. Son zamanlarda da Miyazaki filmlerinden başka filmlere elim gitmez oldu. Tamam, önce şunu izleyeyim. Aaa, bu da varmış! Bunu da izleyeyim. Bir yandan da izlemek istemiyorum çünkü kökünü kurutmaya başladım filmlerin. Elimde filmi kalmayacak yakında.
Hal böyle olunca dedim ki neden öneri yazısı yazmıyorum? Miyazaki ile tanışmamış kişilerin olduğunu biliyorum. Bunu yadırgayacak falan da değilim, ne haddime? Kendi adıma konuşacak olursam da bu kadar geç izlemeye başladığım için üzülüyorum. Geç olsun güç olmasın demişler gerçi. Nihayetinde tanıştım ve kendimi durduramayacak kıvama geldim zamanında. Öncelikle size Miyazaki'den bahsedeyim:
Hayao Miyazaki, Japon manga ve anime sanatçısı ve Ghibli Stüdyosunun kurucusu. Kendisi animatör olmasının yanı sıra aynı zamanda bir çizgi roman çizeriymiş. Filmlerinin yönetmeni ama aynı zamanda senaryosunu yazdığı filmleri de var. Biraz geçmişe gidecek olursak kendisi Isao Takahata ile ülkemizde de yayımlanan Heidi dizisini de yapmış. Emekli olduğunu duyurmuş sanırım kendisi ancak çok uzun süre dayanamamış olmalı. Yeni bir filmi de yoldaymış, diyorlar.
Anime olduğu için türe önyargı ile yaklaşabilecek insanlar tanıyorum, yine de bir şans vermenizi diliyorum. Piyasadaki çoğun filmin yapamadığını yapıyor çünkü Miyazaki filmleri; huzur veriyor, düşündürüyor, güldürüyor. Yeni bir filmini seçtiğim her an biliyorum ki o 2 saat boyunca arkama yaslanabilir, yanıma içecek-yiyecek bir şeyler alabilir ve dünyadan koparak yeni bir dünya içerisinde kaybolabilirim. Kadın karakterlere yüklediği özellikler olsun, doğa temasını bütün filmlerinde bir şekilde işlemesi olsun... İzleyin ya, umarım izlersiniz. Beklentinizi yükseltip filmleri kötü çıkarmak istemiyorum ama pişman olmayacağınızdan emin gibiyim. Bir sözünü bırakayım hemen şuraya:
"Many of my movies have strong female leads; brave, self-sufficient girls that don't think twice about fighting for what they believe with all their heart. They'll need a friend, or a supporter, but never a savior. Any woman is just as capable of being a hero as any man." ["Filmlerimin çoğu güçlü kadın örneği içerir; cesur, bütün kalbiyle inandığı şey için savaşmak adına ikinci defa düşünmeyip kendine yeten kızlar. Bir arkadaşa ya da bir destekçiye ihtiyaçları var ama bir kurtarıcıya asla değil. Her kadın, her erkek kadar kahraman olma kabiliyetine sahiptir."]
Bu kadar konuştum, geleyim benim listeme. Benim en çok beğendiğim filmlerin listesini bırakıyorum aşağıya; sıralama yapmaksızın. [Sıralama yaparsam bu yazıyı uzun bir süre boyunca yayınlayamam çünkü.] Siz arasından uygun olanı seçin ve izleyin, listenin kalanını da kısa sürede tamamlayacaksınız zaten. [Bu listeyi izlediğim filmlere göre hazırladım, izlemediklerim arasından da güzelleri vardır kesin.]
1 | Ruhların Kaçışı (Sen to Chihiro no Kamikakushi-Spirited Away) / 2001
Ruhların Kaçışı, Hayao Miyazaki tarafından yazılıp yönetilen 2003 yılında 'Uzun Metrajlı En İyi Animasyon Filmi' Oscar'ını kazanan Studio Ghibli yapımı Japon animasyon filmidir. Birçok ödül kazanan film aynı zamanda Oscar kazanan ilk animedir. Chihiro, kasabasından taşınmış on yaşında küçük bir kızdır. Yeni taşındığı kasabada ise karşısına ilginç bir kasaba çıkar. Her ne kadar bu yapının içine girmek istemese de anne ve babasının peşinden gider. İşte bu ilginç yolculuk böyle başlar.
Bu film hayal gücünün patladığı noktada falan süzülüyor. Fantastik olsun, yeni bir dünya olsun, böyle beni kendi dünyamdan koparsın diyorsanız bu film ilk izlemeniz gereken Miyazaki filmlerinden biri. Ben de kendisinin filmlerini izlemeye bu film ile başlamıştım zamanında. 2001 yapımı yazdığına bakmayın, hâlâ taş gibi maşallah. Hiç yaşlanmamış.
2 | Yürüyen Şato (Hauru no Ugoku Shiro-Howl's Moving Castle) / 2014
Yürüyen Şato, Hayao Miyazaki tarafından yönetilen Diana Wynne Johnson'ın aynı adlı kitabından uyarlanan Studio Ghibli yapımı bir Japon Animasyon filmidir. Fakir bir genç kız olan Sophie, haksız yere Kötülükler Cadısı'nın hışmına uğrar. Bunun neticesinde Kötülükler Cadısı tarafından ihtiyar bir kadına dönüştürülür. Bu durumdan kurtulmak isteyen Sophie büyüyü çözecek birisini aramak üzere yola düşer.
Ya... bu film çok güzeldi. Güzel ve Çirkin masalını bir de başka bir taraftan dinlemek ister misiniz? Ben öyle çok isteme taraftarı değilim normalde, zaten izlemeden önce de böyle bir konusu olduğunu bilmiyordum. Çok güzel işlenmiş ama... Sophie'nin o yaşlı hallerini de, genç halini de çok beğendim. Çok güzel filmdi gerçekten. [Öf, çok çok çok diye diye kendimden bunaldım. Gaza geldim, sizi de gaza getirmeyeyim. Uğraşıyorum ama nafile işte.] Kitabını da en kısa zamanda alıp okumayı planlıyorum. Evet, kendisi İthaki Yayınları tarafından dilimize çevrilmiş bile çoktan.
3 | Gökteki Kale (Tenkū no Shiro Rapyuta-Laputa: Castle in the Sky) / 1986
Gökteki Kale, Hayao Miyazaki'nin yazıp yönettiği 1986 yapımı animasyon filmidir. Film gösterime girdiği 1986 yılında Animage Anime Büyük Ödülü'nün sahibi olmuştur. Sheeta adındaki genç bir kız gizemli mavi bir taşın sahibidir. Kız hükümet için çalışan gizli ajanlar tarafından kaçırılmış ve uçan bir gemide henüz bilinmeyen bir yere götürülmektedir. Aniden bir tehlike belirir ve gemiye yaşlı hava korsanı Dola ve emrindeki uçan korsanlar çetesi saldırır. Onlar da Sheeta'nın sahip olduğu taşı istiyorlardır.
Yürüyen Şato kadar olmasa da Gökteki Kale güzel bir filmdi. Bu film yaşını yansıtıyor ama onu söyleyeyim. Yaşlanmış ama sadece görüntüsü. Ruhundan, atmosferinden hiçbir şey kaybetmemiş yıllar boyunca. İlk sırada izleyeceğiniz bir film olmasa bile listenize almanız gerektiğini düşündüğüm bir filmdir kendisi. [Pazu sana da helal olsun be! Kaç yaşında çocuksun ama ne yürek varmış sende. Canını yerim senin.]
4 | Yüreğinin Sesi (Mimi wo Sumaseba-Whisper of the Heart) / 1995
Yüreğinin Sesi, Hayao Miyazaki'nin yazdığı ve yapımcılığını üstlendiği 1995 yapımı animasyon filmidir. Shizuku, okuma tutkusu olan bir genç kızdır. Planı yaz tatili boyunca kütüphanede kitap okumak ve popüler yabancı şarkıları Japonca'ya çevirmektir. Fakat ödünç aldığı kitapların hepsinde gördüğü ortak bir isim tüm planlarını alt üst eder: Seiji Amasawa.
Ah! Listemin ilk sıradaki aşk kokan animesi. Bu filmi milyon defa izleyebilirim; öyle saf, öyle sakin, öyle huzurlu bir filmdi. Kızın kitap okuyor olması, hayatının olağanüstü normal şekilde seyretmesi zaten sizi filme on bin adım yaklaştırıyor. Gerisini de getiriyor. Bu film gerçekten huzur getiriyor, hatırlayınca bile sakinleşiyorum. Böyle arkanıza yaslanmalık, sıcak bir içecek ile dibine kadar sömürmelik bir film. Sömürün.
5 | Aşırıcılar (Kari-Gurashi no Arietti-The Secret World of Arriety) / 2010
Stüdyo Ghibli'nin elinden çıkan Aşırıcılar'ın yönetmenliğini, daha önce aynı stüdyodan çıkan filmlerde de görev alan genç yönetmen Hiromasa Yonebayashi yapıyor. Animasyonun senaryosu ise Mary Norton'ın çoksatan The Borrowers isimli fantastik çocuk romanından Hayao Miyazaki tarafından uyarlandı. Sadece 10 cm boyunda olan Aşırıcılar adı verilen ve insanların evlerinin yer döşemeleri altında yaşayan bir grup minik insandan biri olan 12 yaşındaki Sho, annesinin eskiden çocukluğunun geçtiği eve gelir. Fakat burada bir kedinin çalıların arkasındaki bir şeye saldırmasına tanık olur. Daha sonra bir karganın saldırısına uğrayan kedinin peşinden merakla giden Sho, bir Aşırıcı olan Arriety ile tanışır.
Çok uzak olduğumuz bir konu değil belki ama yine de zevkli bir film. Yer yer sinir krizi geçirsem de (Yardımcı teyze, iyi ki monitörlerden ellerimizi uzatıp ulaşamıyoruz size.) beğenerek izlediğim bir film oldu kendisi. Walt Disney Company'nin de yapımcılığını üstlendiğini söyleyeyim. Belki sırf bu sebepten izlemek isteyenleri yakalayabilirim.
6 | Tepedeki Ev (Kokuriko-Zaka Kara-From Up on Poppy Hill) / 2011
Tepedeki Ev, Hayao Miyazaki'nin senaristliğini üstlendiği 2011 yapımı bir animasyon filmidir. Umi, beş kişilik ailenin en büyük kızıdır. Babası Kore Savaşı sırasında kaybolmuştur ama Umi onun döneceğine dair ümidini kesmez ve babasının dönme ihtimaline karşılık her gün çift flamayı evlerinden sallamaktadır. Tam da bugünlerde bir lisede ortaya çıkan bir öğrenci hareketinin ortasında kalır, bir yandan genç Jun'a âşık olur.
Yüreğinin Sesi filmi ile ton olarak benzeştiğini söyleyebilirim. Tepedeki Ev'in arka planında dönen başka olaylar olsa da... Filmin ortalarına doğru kalp krizi falan geçireceğimi sandım, nedenini söylemeyeyim. [Miyazaki lütfen, bir daha yazma şöyle şeyler. Germe yani gereksiz yere.] Lise, aile ortamı da keza diğer filmlerde olduğu gibi tatlı ve sıcaktı. Diğer türlü ne desem keyfini kaçıracağım gibi.
Esen kalın, hoşça kalın. Mutlu kalın.
Belki Prenses Mononoke'yi de listeye ekleyebilirdim ama ben bu saydıklarım kadar beğenmedim. Saydıklarım kadar beğenmedim elbette, siz bir göz atabilirsiniz. Herkesin listesinde çünkü, benim olmasa da.
0 comments :