Merhabalar.
Yine bir Stefan Zweig eseri, yine ben. [Benden başka kim olacaksa burada?] Lakin bu defa övmelere doyamadığım Zweig'a biraz farklı bir açıdan bakacağım. Haliyle siz de bakmış olacaksınız.
Gömülü Şamdan, Yahudilik'te yeri olan yedi kollu şamdanın, Menora'nın, kentten kente yolculuk etmesini anlatıyor temel olarak. 5. - 6. yy. arasında zuhur ediyor bütün olay. Roma'da bulunan şamdan, bir yağmalama sonucunda Vandalların eline geçiyor. Bir cemaat var ve bu olaya şahitlik ediyor, yanlarında küçük bir erkek çocuğu ile. Şamdanı, denizaşırı yolculuğuna uğurluyorlar. Yıllar sonra bu küçük çocuk, Benjamin, büyüyor ve şamdanın Bizans'ta olduğu haberini alıyor. Çocuk gelmiş 80 küsür yaşına. Şamdanı geri almak ve Yahudilere teslim etmek için Bizans'a gidiyor. Sonrasından bahsetmeyeyim.
Şimdi, ben Stefan Zweig'ı severim, her eserine de ayrı saygım vardır. Bu eserine de var elbette lakin o kadar beğenemedim. Bunun sebebi ne Yahudiliği temel alıyor olması ne de başka bir şey. Sadece Zweig'ın Yahudiliği fazla yüceltiyor oluşu, aynı şekilde Yahudi halkını. Hristiyanlığı bile Yahudiliği yüceltmek adına kötü gösteriyor gibi geldi bana, hiçbir Hristiyan karakter de iyi olmaz mı yahu?
İnsana ve insan psikolojisine bu denli objektif yaklaşan bir yazarın, böyle bir kitap yazmış olması beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Adamın kendi dini Yahudilik, Hristiyanlığı mı yüceltecekti, diyebilirsiniz pek tabii. Mesele yüceltmekten ziyade haddinden fazla yüceltmek. [Amacı buydu belki de, bilemem elbette.] Yani istediği şeyi, istediği şekilde anlatabilirdi pek tabii ama ben o objektifliği alamadım eserden.
Yahudilik ile alakalı bir şeyler okumak istiyorsanız ya da Zweig'ın bütün eserlerini teker teker okumak isiyorsanız alın okuyun tabii. Ama ben o kadar beğenemedim maalesef, Gömülü Şamdan'ı.
Puanım 4/10.
Alıntılar:
"...Bir insan için bilmemek sormamaktan daha kötüdür. Çok soran insan çok şeyi anlayabilir ancak. Yalnızca çok şeyi anlayan biri adil bir insan olabilir."
"...İnsanın sahip olduğu ne varsa emanettir yalnızca ve mutluluk süresi döner bir tekerlek üstündeymişçesine akar gider."
"...Ancak bu dünyada adaletin haklıdan değil, güçlüden yana olduğunu daha sonra anlayacaksın. Yeryüzünde şiddet, iradesini zorla kabul ettirir ve dindarlığın dünyevi gücü yoktur. Tanrı bize hakkımızı yumruklarımızla almayı değil, adaletsizliğe katlanmayı öğretti yalnızca."
"...Tanrı belki de bu yüzden, arzularımızı gözle görünen şeylere bağlamayalım; O'na, ulaşılmaz ve görünmez olana yalnızca içsel bir bağlılıkla sadık kalalım diye tapınaklarımızı yıkıp, bizi vatanımızdan koparmıştır. Belki bizim gerçek yolumuz budur, hüzünle geriye ve özlemle ileriye bakarak, huzuru arzulayarak ama daima huzursuzluk içinde sürekli yollarda olmamızdır; hedefi bilinmeyen ama ısrarla yürünen yoldur kutsal olan, işte bu gece nasıl sonlanacağını bilmeden karanlığa ve tehlikeye doğru yürüdüğümüz yol gibi."
Esen kalın, hoşça kalın.