Merhabalar.
Modern İran Edebiyatı'nın kurucusu Sâdık Hidâyet'in Kör Baykuş adlı kitabı belki de yazarın en bilinen romanı. Yapı Kredi Yayınları tarafından dilimize çevrilen diğer kitapları ise şunlar: Vejetaryenliğin Yararları (1927), Diri Gömülen (1930), Üç Damla Kan (1932), Alacakaranlık (1933), Hacı Aga (1945), Aylak Köpek (1959), Hayyam'ın Terâneleri (1999) ve Hidayetnâme (2005).
Kör Baykuş’un Yapı Kredi
yayınları tarafından yayımlanmış bir adet resimli özel baskısı da var. Çizimler Hemad Javadzade'ye ait. Yapı Kredi Yayınları kendi sitesinde Tadımlık olarak da paylaşmış kitabı, ben de buraya linkini bırakıyorum incelemek isterseniz diye.
Sâdık Hidâyet ile tanışmam Kör Baykuş sayesinde oldu, muhtemelen diğer kitaplarını da sıra geldikçe okuyacağım. Sâdık Hidâyet'in kafası çok başka çünkü. Okuyunca sizin de kafanız bir başka oluyor haliyle.
Kitabın isminin Kör Baykuş oluşu, yazarın yaşadığı dönemde -ve hala günümüzde- bazı insanlar tarafından baykuşların gün içinde kör olduğunun düşünülmesi ile mi ilgili diye düşünmedim değil. Öyle değilse bile mühim değil. İsim çok güzel.
Kitabın nasıl başladığını aktarayım, geriye kalan cümlelerin nasıl bir ahenkle bu ilk paragrafa tutunduğunu siz anlarsınız zaten:
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunlar söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin.
Kitabı okumaya başladıktan sonra bir yere kadar ne olduğunu anlamadım. Cümleler birbirine girmeye başladı; tekrar tekrar okudum, döndüm bir daha okudum. Nerede olduğumu anlamadım, karakterin nerede olduğunu anlamadım. Çünkü Sâdık Hidâyet rüya ile gerçeği birbirine ustaca karıştırmış bu kitabında. Öyle ki gerçek gelen şeyi bile sorgular halde buluyorsunuz kendinizi. Bu rüya-gerçeklik karışımına bir de bilinç akışı tekniğini eklerseniz tadından yenmeyeceğini tahmin edersiniz muhakkak.
Sâdık Hidâyet karanlık, Kör Baykuş daha bir karanlık. Karakterin afyona olan ilgisi kitabın atmosferine öyle bir sirayet etmiş ki okurken siz de etkileniyorsunuz sanki bu afyondan. O şiirsel anlatışıyla da sürükleniyor gidiyorsunuz son sayfalara doğru. Birden fazla kez okunması gereken kitaplardan, Kör Baykuş.
Herkesin okuyabileceği bir yazar değil, Sâdık Hidâyet. Belki de ilk seferde sevilebilecek bir yazar bile değil. Ama Kör Baykuş sırf o eşsiz cümleleri için bile okunabilir bir kitap. Yazar sizi bir yerden yakalamayı başaracaktır muhakkak.
Puanım 6/10.
Alıntılar:
Onu yitirdim yitireli, aramızda bir taş duvar, ıslak bir set, deliksiz penceresiz, kurşun gibi bir taş duvar yükseldi yükseleli, hayatının ebediyen boş ve kayıp bir hayat olduğunu kavramıştım. Gerçi bakışlarımdaki muhabbeti ve onu görmekten doğan derin hazzı karşılıksız bırakmış, ama bu onun beni görmeyişinden olmuştu. Bense onun gözlerin muhtaçtım, bir bakışı yeterdi; felsefenin bütün müşküllerini, teolojinin bütün muammalarını çözmeme yeterdi. Bir bakışı, diğer rumuz ve sırları alırdı benden, açardı.
Parmak uçlarına basa basa çekilip gidiyordu gece. Sanki yorgunluk çıkarmıştı, kanaatkârdı, bu kadarı yeterdi ona. Uzak, hafif sesler duyuluyordu. Bir göçmen kuş, rüya görüyordu belki, belki bitkiler büyüyordu. Solgun yıldızlar, bulut kümeleri gerisinde kayboluyorlardı. Yüzümde sabahın yumuşak soluğunu hissediyordum ve horoz sesleri yükseldi uzaktan.
Kendimi bütün ruhumla unutmanın uykusuna bırakmak istiyordum. Unutmam mümkün olsaydı, unutmak sürekli olsaydı, gözlerim kapansaydı da azar azar uykunun ötesine, mutlak hiçliğe gömülebilseydim, varlığımı artık hissedemez olacağım noktaya varsaydım, bir mürekkep damlasında, bir musiki ahenginde ya da renkli bir ışında erir giderdim ve sonunda dalgalar ve şekiller öyle büyürlerdi ki, hissedilemezin içinde silinir, yok olurlardı. O zaman dileğime kavuşurdum.
Esen kalın, hoşça kalın.
0 comments :