Film Önerisi | VOL-İ (WALL-E)

19 Ekim 2016 Çarşamba

Kitap Önerisi | Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali

Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali

"Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu."

Kuyucaklı Yusuf, Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yaşadığı lirik aşk hikâyesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.

Sabahattin Ali büyük romanı Kuyucaklı Yusuf'ta lirik ve romantik bir kahramanın yanı sıra, zalim ve ağulu bir taşra portresini bütün aktörleriyle gözümüzde canlandırır.

Merhaba.

Sabahattin Ali okumaya çoğu kişi belki de Kürk Mantolu Madonna ile başlarken ben Kuyucaklı Yusuf ile başlamayı tercih ettim.

Konusunu biliyordum -neredeyse gidişatına kadar- fakat ne olduysa unutmuşum, bilmeden okumuş gibi oldum biraz. Okudukça hatırladım: Aaa, evet! Böyle oluyordu.

Başlıktan da belli olduğu üzere yorum değil, öneri. Sabahattin Ali okumaya başlayın, eğer hala herhangi bir kitabına elinizi dahi sürmediyseniz. Bu kitabı için konuşursam şu an için, bilinmeyen kelimeler var lakin bunun haricinde anlatımı boğan yahut okuyucuyu kıvrandıran bir dili yok Sabahattin Ali'nin. Dönemin siyasi, sosyal ve psikolojik yapısını yalın bir dille okuyucuya aktarma gayesi gütmüş neredeyse.

Kitabın sonunda Ahmet Oktay'ın Kuyucaklı Yusuf'u anlattığı bir yazı yer almakta. Oradaki bir paragrafı işaretlediğim gibi buraya geçirmek isterdim lakin bu kitabın sonunu söylemem olur. Ben buraya sayfa sayısını bırakayım, okuduktan sonra bakmak istersiniz belki diye. (syf. 219-son paragraf)

Kitabın sonu beklediğim gibi olmadı; en çok da bu kısmına sevindim sanırım. Yusuf'un karakterine ve arayışına uygun bir son olmuş zannımca. Çünkü bütün kitap boyunca aslında ne istediğini ve ne olması gerektiğini ince ince işliyor zaten Yusuf sözlerine, hareketlerine, kitabın sayfalarına. Beklemedim lakin okuyunca Evet, dedim, olması gereken buydu.

Sözün özü hangi kitabı ile olursa olsun Sabahattin Ali'nin parmaklarına uzatın ellerinizi. Özellikle ben bu kitapta Yusuf'tan çok şey buldum kendimde. En azından düşüncelerinde. Alın, okuyun. Belki aynı satırlarda kitabı bir saniyeliğine de olsa kapatır, başımızı yukarı kaldırıp cümlenin suratımıza aniden savurduğu gerçeğin soğuğunu hissederiz.

Puana gerek var mı, bilmiyorum. Yine de yazayım: 5/5.

Birkaç alıntıya yer vermezsem olmaz:
Çocuğun bu metaneti orada bulunanların kalbini parçalıyordu. Zaten, bir felakete sükûn ve itidalle tahammül edenlerin manzarası, o felaket için ağlayıp çırpınanların manzarasından çok daha korkunç ve ezicidir. Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl bir ateşin yandığı; yavaşça kalkıp inen göğsün içinde nelerin kaynadığı bilinmediği için, insan mütemadi bir ürkeklik ve tereddüt içinde üzülür.
...Yusuf kendini de bu muazzam ve yekpare geceye yapışık sandı ve korkuyla ürperdi. Islak ellerini yüzünde dolaştırdı. Kirpiklerinden yanaklarına yağmur suları süzülüyordu. Yaptığı hareketler ona hiçbir yere bağlı olmadığının şuurunu verdi. Hatta yavaş yavaş etrafından ne kadar ayrı olduğunu, ne kadar uzak olduğunu hissetmeye başladı.Bir an için deminkinin tamamıyla aksi olan bir yalnızlık duygusuyla sarsıldı. ... Göğsünün içinde, bu asırlık ağacın kabuğu gibi, yarıklar bulunduğunu sandı ve gırtlağına kadar bir ateşin çıktığını hissetti. Aman Yarabbi, ne kadar yalnızdı...
Konuşmaya ne lüzum vardı? Bütün güzel laflardan ve hoş insanlardan sıkılan bu mahlukları, birbirlerinin sessiz mevcudiyeti, yorgunluk verecek kadar doyuruyordu.
Esen kalın, hoşça kalın.

Paylaş :

Facebook Yorumlar

0 comments :