Merhabalar.
Yusuf Atılgan'ın kalemine herkes Aylak Adam ile başlarken ben bir çılgınlık yapıp ilk sıraya Anayurt Oteli'ni koydum. Bir bakıma da bu durumdan memnunum sanırım; Aylak Adam'ı okuyanlar Anayurt Oteli'nde biraz hayal kırıklığına uğramışlar, neden bilmiyorum. Yusuf Atılgan'ın diğer kitapları neler peki? Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlananlar şunlar: Aylak Adam (1959). Bütün Öyküleri (1981), Ekmek Elden Süt Memeden (1992) ve Canistan (2000). Eylemci (1992), Simavi Yayınları; Sevgili Halil Kardeş - Köye Mektuplar (2014), Edebi Şeyler tarafından yayımlanmış.
Anayurt Oteli'nin bir de filmi var; 1987 yılında, yönetmenliğini Ömer Kavur yapmış. Başrollerde Macit Koper, Serra Yılmaz, Orhan Çağman gibi önemli isimler yer alıyor. Geçen sene Haziran (2017) ayında da belirli sinemalarda tekrardan gösterime girmiş, Anayurt Oteli. Sonradan haberim olmuş olmasaydı gidip sinemada izlemek isterdim.
Kitaba başladığınız anda, kitabın geri kalanı boyunca Yusuf Atılgan'ın dili nasıl kullanacağını anlıyorsunuz. Anayurt Oteli'ni, Zebercet'i, Zebercet'in geçmişini tanıyış sahnemizde Atılgan, bilinç akışı tekniğini kullanmış. Öyle ki çoğu yerde tire nerede bitiyor nerede başlıyor anlamadım, şu an düşüncenin içerisinde miyim yoksa dışında mı karmaşasını çok fazla yaşadım; dikkatli okumak gerekiyor.
Kitap bir kırılma noktası ile başlıyor, keza bu kırılma noktasından sonra bütün kitap boyunca Zebercet'in varoluşunu, yaşamını, geçmişini sorgulamasını okuyorsunuz. Anayurt Oteli'nin katibi Zebercet'in hayatı, gecikmeli Ankara treniyle gelen kadını görmesi üzerine sekteye uğruyor. Öncesinde iletişimi müşterilerle yüz yüze yaptığı konuşmalardan ibaret olan Zebercet, kendince büyük bir değişim geçiriyor. Bu kadını kitap boyunca görmüyoruz. Kitabın başında ve sonunda bahsi geçiyor o kadar, Zebercet sürekli kadının yolunu gözlüyor orası ayrı.
Kadın geri dönecek diye berbere gidiyor, alışveriş yapıyor, Zebercet. Hâlâ öyle ki cinsel açlığını gidermek adına birlikte olduğu ortalıkçı kadın Zeynep'e bile yanaşmak gelmiyor içinden. Hissettikleri aşktan mı yoksa kendini nihayetinde bir şeylere adama isteğinin getirdiği duygu durum karışıklığından mı ibaret bu davranışlarının nedeni, bilmiyorum. Neyse, Zebercet bekler, bekler, bekler. Kadın gelmez. Zebercet de artık gelmeyeceğinden emin olur. Ve kaçınılmaz sona doğru yavaş yavaş ilerler.
Yusuf Atılgan'ın Anayurt Oteli'ndeki en büyük başarısı, akılda kalıcı bir karakter oluşturmuş olması. Zebercet -belki de- daha evvel denk gelmediğiniz kadar... normal bir karakter. Ama kime göre tabii? Kurgu dünyasında alışık olmadığımız ama gündelik hayatta bir yerlerde yaşamını sürdürdüğünden emin olduğumuz biri, Zebercet. Hiçbir şeye tam manasıyla tutunamamış, dışlanmış bir karakter.
Zebercet'i okurken ondan tiksinmeniz mümkün, Atılgan bunu hiç dert edinmemiş kendisine. Günümüzde böyle bir karakter yaratmak çoğu yazar için pek çok açıdan imkansız. Okuyucuyu neredeyse irite edecek özellikte bir karakter oluşturmak? Büyük cesaret.
Kitapta cinsellik ön planda, bunu da söylemiş olayım. Zira bu cinsellik kimisi için rahatsız edici olabilir.
Ben Zebercet'i tanımanızı isterim. Tanınmaya değer biri olduğundan yahut tanımasanız çok şey kaybedersiniz türünden bir adam olduğundan değil elbette. Nevi şahsına münhasır biri olduğundan sadece. Anayurt Oteli'ni okursanız Zebercet karakterini bir daha asla unutamazsınız.
Puanım 8/10.
Alıntılar:
Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak.
Gelmez artık, ama benim beklemem gerek.
Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğüne fark etmez.
Ne ölüyüm ne de sağım.
Esen kalın, hoşça kalın.
0 comments :