Hiçliğin Kıyısında - J. A. Redmerski |
Tesadüf, yazgıya verilen hayali bir isimden ibarettir...
Yirmi yaşındaki Camryn, alışılmışın dışında bir yaşam tarzı düşlemektedir. Fakat başına gelen trajediler bu yaşamı kendisinden zorla çekip alınca ilk bulduğu otobüse atlayarak varış noktasını bilmediği bir yolculuğa çıkar. Çıktığı bu kendini yeniden keşfetme yolculuğunda, kendisi gibi nereye gideceğini bilmeyen, Andrew Parrish adında biriyle tanışır. Fakat Andrew'un da bazı karanlık sırları vardır...
Andrew yolculukları esnasında Camryn'e kimseye bağlı kalmadan, içinden geldiği gibi yaşama, en derin ve kuytu arzularına teslim olma sanatını öğretir. Ancak Andrew'un ondan gizlediği sır yolun sonunda kendisini beklemektedir. Bu sır ikiliyi bir araya getirebilecek midir, yoksa onları sonsuza dek birbirlerinden ayrılmaya mı mahkûm edecektir?
Merhaba.
Bu yorumu yazmaya çalışmadan evvel yazarın Goodreads hesabına girip kitaplarına bir bakayım dedim. Bir de ne göreyim? Ben daha bu kitabı bitirdiğimde 2.kitaba (Sonsuzluğun Kıyısında) ne kaldı? O kitapta ne anlatılacak? diye düşünüyordum. Hemen ardından The Edge of Never serisinin 2017'de gelmesi planlanan 3. bir kitabı olduğunu gördüm. [The Book of ?] İsmi belli değilmiş henüz. Neyse. Kitabımıza döneyim.
Hiçliğin Kıyısında beklettiğim kitaplar listesinde yerini koruyordu. Özellikle de 2. kitabını görünce. Yaz sonu D&R'da 9.90 indiriminde yakalayınca artık dedim ki: Ne bekliyorsun?
Ve evet, yine kitabın arka kapak yazısı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. [Çok bodoslama mı dalıyorum ben, ne yapıyorum? Neye göre kitap seçtiğimi ben bile bilmiyorum.]
Arka kapakta yazdığı gibi olay Camryn'in sırt çantasını kavrayıp ilk bulduğu otobüse atlaması ile başlıyor. Zaten kişilik ve düşünce olarak da bu fikre oldukça yatkın olduğundan bahsediyor size kendisi. Kafası da dolunca faaliyete geçirmek kalıyor geriye. Nereye gideceğini bilmiyor, ne yapacağını bilmiyor. En son adam akıllı bir işe girmiş haldeydi, alıp başını gidince işinden de ayrılmış oldu tabii. Lakin ne hikmettir ki parasının suyu çekmedi bir türlü. [Bilmiyorum kaçırdığım bir nokta mı oldu? Efendim?]
Andrew Parrish denen gencimiz ile (Nedense yazınca adı çok klasik geldi kulağa, bilemedim.) Camryn otobüste tanışıp yolculuğun kalan kısmını birlikte geçirmeyi kararlaştırdıkları anda tatlı, romantik bir kitap olarak ilerleyeceğini düşünmüştüm halbuki. Çok yanılmışım. Çok da işin büyüsünü kaçırmak istemiyorum lakin töbe estağfurullah bir yere gitti hikaye. [Böyle yazınca da elindeki kitaba karşı gözlerini pörtletmiş halde bakan yaşlı bir teyze tahayyül etti gözlerimin önünde. Arka planda cık cık sesleri...] Elbette şikayetçi olarak söylemedim bunları da... beklemiyordum be Redmerski'ciğim. Biz neler okuduk. [Güya büyüsünü kaçırmayacaktım. Hani alkışım?] Neyse. Sonlara doğru gelişiyor bu tür zaten. Kitap iki ayrı tür gibi bir şeye dönüşüyor böyle olunca. Saçmaladım iyice, devam ediyorum.
Kitapta yer alan parçalar ise ayrı bir konu. Kenara not aldıklarım kadarıyla dinlemenizi tavsiye edebileceğim bir çalma listesi oluşmuştur muhtemelen. [Tuttum seni Andrew diyeceğim ama korkuyorum, çocuğum.]
Sözün özü, su gibi akıp giden bir kitaptı. [Öyle ki post-it takmaya vakit falan bulamadım, unuttum. Dönüp tekrar aramam ve bulmam gerekti, paylaşacağım alıntılar için.] Entrikaların olmadığı, gereksiz yanlış anlaşılmaların bulunmadığı bir kitap okumak isterseniz gidin, alın bu kitabı. İçim bayılıyor şahsen bir raddeden sonra yanlış anlaşılmalardan ötürü ortaya çıkan saçma sapalak durumlardan.
Puanım 3/5. [Goodreads'te ortalaması 4.22 falan. Herkes 5'i yapıştırmış, Allah Allah. Favori denecek kitaplarından birisi bu ise bu insanların... Bana düşmez tabii. Sustum.]
Alıntılara bırakıyor sahayı ve ayrılıyorum:
Bu yorumu yazmaya çalışmadan evvel yazarın Goodreads hesabına girip kitaplarına bir bakayım dedim. Bir de ne göreyim? Ben daha bu kitabı bitirdiğimde 2.kitaba (Sonsuzluğun Kıyısında) ne kaldı? O kitapta ne anlatılacak? diye düşünüyordum. Hemen ardından The Edge of Never serisinin 2017'de gelmesi planlanan 3. bir kitabı olduğunu gördüm. [The Book of ?] İsmi belli değilmiş henüz. Neyse. Kitabımıza döneyim.
Hiçliğin Kıyısında beklettiğim kitaplar listesinde yerini koruyordu. Özellikle de 2. kitabını görünce. Yaz sonu D&R'da 9.90 indiriminde yakalayınca artık dedim ki: Ne bekliyorsun?
Ve evet, yine kitabın arka kapak yazısı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. [Çok bodoslama mı dalıyorum ben, ne yapıyorum? Neye göre kitap seçtiğimi ben bile bilmiyorum.]
Arka kapakta yazdığı gibi olay Camryn'in sırt çantasını kavrayıp ilk bulduğu otobüse atlaması ile başlıyor. Zaten kişilik ve düşünce olarak da bu fikre oldukça yatkın olduğundan bahsediyor size kendisi. Kafası da dolunca faaliyete geçirmek kalıyor geriye. Nereye gideceğini bilmiyor, ne yapacağını bilmiyor. En son adam akıllı bir işe girmiş haldeydi, alıp başını gidince işinden de ayrılmış oldu tabii. Lakin ne hikmettir ki parasının suyu çekmedi bir türlü. [Bilmiyorum kaçırdığım bir nokta mı oldu? Efendim?]
Andrew Parrish denen gencimiz ile (Nedense yazınca adı çok klasik geldi kulağa, bilemedim.) Camryn otobüste tanışıp yolculuğun kalan kısmını birlikte geçirmeyi kararlaştırdıkları anda tatlı, romantik bir kitap olarak ilerleyeceğini düşünmüştüm halbuki. Çok yanılmışım. Çok da işin büyüsünü kaçırmak istemiyorum lakin töbe estağfurullah bir yere gitti hikaye. [Böyle yazınca da elindeki kitaba karşı gözlerini pörtletmiş halde bakan yaşlı bir teyze tahayyül etti gözlerimin önünde. Arka planda cık cık sesleri...] Elbette şikayetçi olarak söylemedim bunları da... beklemiyordum be Redmerski'ciğim. Biz neler okuduk. [Güya büyüsünü kaçırmayacaktım. Hani alkışım?] Neyse. Sonlara doğru gelişiyor bu tür zaten. Kitap iki ayrı tür gibi bir şeye dönüşüyor böyle olunca. Saçmaladım iyice, devam ediyorum.
Kitapta yer alan parçalar ise ayrı bir konu. Kenara not aldıklarım kadarıyla dinlemenizi tavsiye edebileceğim bir çalma listesi oluşmuştur muhtemelen. [Tuttum seni Andrew diyeceğim ama korkuyorum, çocuğum.]
Kansas - Dust in the WindKaranlık sırlar... Reklam açısından mı bilmiyorum ama o sırra karanlık sır demek garip geldi bana. Bu sır ile ilgili hoşuma giden en önemli şey klişe olmasına rağmen klişe bitmeyişi idi muhtemelen. Sadece Redmerski, o son sahne ile bitiş sahnesi arasındaki ince bağlantıyı kurmak adına hızlı geçmeseydi, daha iyi olurdu. Biraz ani yaşanmış gibi oldu orası, bana göre.
Kansas - Carry on Wayward Son
Rolling Stones - Laugh, I Nearly Died
The Civil Wars - Barton Hollow
Sözün özü, su gibi akıp giden bir kitaptı. [Öyle ki post-it takmaya vakit falan bulamadım, unuttum. Dönüp tekrar aramam ve bulmam gerekti, paylaşacağım alıntılar için.] Entrikaların olmadığı, gereksiz yanlış anlaşılmaların bulunmadığı bir kitap okumak isterseniz gidin, alın bu kitabı. İçim bayılıyor şahsen bir raddeden sonra yanlış anlaşılmalardan ötürü ortaya çıkan saçma sapalak durumlardan.
Puanım 3/5. [Goodreads'te ortalaması 4.22 falan. Herkes 5'i yapıştırmış, Allah Allah. Favori denecek kitaplarından birisi bu ise bu insanların... Bana düşmez tabii. Sustum.]
Alıntılara bırakıyor sahayı ve ayrılıyorum:
Önce yağmur suyu gözüne girdi, ama yine de dediğimi yaptı. Ara sıra gözlerini kırpıştırıyor, yağmurdan korunmak için yüzünü yan tarafına saklamaya çalışıyor, bir yandan da hafifçe gülüyordu. Kendini doğruca yukarı bakmaya zorladı, ama bu kez gözlerini kapatıp ağzını hafifçe açtı. Dudaklarını, yağmurun o dudaklarda oluşturduğu minik nehirleri, gülümseyişini, damlalar boğazına kaçınca ürkmesini izledim. Gülümseyerek, kahkahalar atarak sırılsıklam bir halde yüzünü göğsüme gömmeye çalışırken omuzlarının kalkışını seyrettim. Onu öyle çok izledim ki yağmurun yağdığını unuttum.
"Acı, acıdır güzelim." Ne zaman bana 'güzelim' dese söylediklerinin içinde en çok dikkatimi çeken kelime bu oluyordu. "Birinin sorununun diğerininkinden daha az sarsıcı olması, o kişinin daha az acı çekmesini gerektirmez."Esen kalın, hoşça kalın.
Benim çok hoşuma gitti.
0 comments :