Film Önerisi | VOL-İ (WALL-E)

17 Nisan 2017 Pazartesi

Kitap Yorumu | Golem ve Cin - Helene Wecker


Merhabalar.

Golem ve Cin, Goodreads'te yer alan 4.1 ortalamayı hak eden, beklentilerimi karşılayan bir kitaptı benim için. Şu an kara kara neyi nasıl yazacağımı düşünüyor olsam da bir şekilde yazacağım. Temel olarak Musevilikteki Golem ile Hristiyanlıktaki Cin'in birbirleriyle ve insanlarla olan ilişkilerini işleyen bir kitap kendisi. [Adını ilk duyduğumda dinimizde yer alan Cin kavramını ele aldığını sanmıştım tabii, tam olarak öyle değilmiş.] Çoğu şeyde olduğu gibi bu meselede de farklılıklar yer alıyor zira bizim bildiğimizden biraz daha farklı bu Cin.

Golem, işlevine göre oluşturulan kilden varlık; en basit tabiriyle bunu söyleyebilirim. Adı, Havva. Musevi kültürünün efsanelerinden biri. Cin'e gelirsek kendisinin şekli yok, çölde yaşamını sürdürüyor, çoğunlukla yalnız takılıyor. Kendi türü ile arada sırada iletişime geçiyor. Adı, Ahmed. Demir, en azılı düşmanlarından. Bu tarz özellikleri var işte kendisinin, diğerlerini söylemeyeyim.

Kitaba gelirsek Golem ve Cin karşılaşana kadar kitabın üçte birini bitiriyorsunuz neredeyse. En başta ikisinin de hayatlarını, mücadelelerini ayrıntılı olarak okumak hoşuma gitse de bir süre sonra Öeh! diye isyan ettim. [Baya iğrenç isyan ediyormuşum yalnız. Sabırsız biri olduğum anlaşılmıştır artık sanırım?] Golem ve Cin'den çok yan karakterleri okudum kitap boyunca. Tamam, her birinin önemi vardı, hiçbir karakter boşa oluşturulmamıştı. Ama 640 sayfa olunca da içim bayıldı be kardeşim.

Kitabın detaylı işlenmesinden şikayetçiymişim gibi oldu böyle söyleyince de lakin öyle değil. Fazla detay vardı, bu kötü bir durum değil. Sadece yoruldum okurken. Ama dediğim gibi hiçbir bilgi, hiçbir cümle, hiçbir olay boşa gitmiyor. Bu dediğim kenarda köşede dursun.

Karakterler... Kitapta bir karakter var, Allah affetsin suratına kürekle girişmek istedim; yalan yok. Ben kurgusal karakterlerin haddinden fazla meraklı olanlarını sevmem, tiksinirim baya kendisinden. Böyle gidip başka karakterin işine burnunu sokar, çomak sokar... sokar da sokar yani. Hah, bu karakter de öyle. Öf, aklıma geldikçe deli oluyorum. Kitabı okurken kanser etti beni. Kitapta baya bir yer ediniyor kendisi. [Kitap onun için yazılmış neredeyse.] Olmasa muhteşem olurdu benim için ama öyle de olmazdı tabii, biliyorum. Maalesef her gıcık olduğum karakteri bir köşeye fırlatamam. Hem bu kadar sinir olduysam yazar iyi bir iş çıkarmış demektir. O da alıp kundaklara sarayım diye oluşturmadı o mendeburu. Höf, kundağı batasıca. [İyi kustum ne varsa, okur okur rahatlarım artık.]

Cin'e bayıldım. Cin'in çalıştığı dükkandaki patronu Arbeely ile olan ilişkisine bayıldım. Olayları ve karakterleri biraz da olsa günümüze yakınlaştıran Ahmed'di bence. Çünkü diğer türlü 19. yüzyılın New York'unu ve insanlarını okuyorsunuz. Golem, yani Havva da tabiatına uygun olarak hafif soğuk bir karakterdi. Ahmed'de ahlak namına pek bir şey bulunmazken Havva, Ahmed'in tam zıttıydı. Ya aslında çoğu bakımdan birbirlerine taban tabana zıt karakterlerdi, en güzel olan yeri de burası. Bu iki zıt karakterin nasıl birbirlerini kabullenip bağlandıklarını okuyorsunuz.

Wesley Allsbrook [Bu muhteşem çalışmayı da bulunca hemen kaptım, paylaşayım dedim. Daha güzel çizilemezdi.]

Fantastik kurgu seviyorsanız şüphe duymadan alıp okumanızı tavsiye ederim. [Alır da okursanız finalde falan bir de siz tükürün o mendeburun suratına, olur mu? Teşekkür ederim.] Fantastik bir dünya haricinde dinsel sorgulamalara, ahlaka, iyiye kötüye, kadere de değiniyor kendisi. Sadece efsanelerini almamış, Helene Wecker. Temelinde yatan ne varsa toplamış öyle yazmış. 3 büyük dini içeriyor bir şekilde.

Hadi bir küçük bir bilgi vereyim, bilmeyeniniz varsa diye. Golem ve Cin'in 2. kitabı 2018'de geliyormuş. Adı da Demir Sezonu olarak geçiyor. 1. Dünya Savaşı döneminde geçiyormuş, Havva ve Ahmed'in hikayelerinin devamı niteliğindeymiş. Kendi türlerinden diğer varlıklarla karşılaşıyorlarmış fakat artık insanlar ile olan yakın bağları onları değiştirmiş, bunu fark ediyorlarmış. Goodreads'te kitabın açıklama kısmında yazan bu. Nasıl bir şey çıkacak ortaya, merak konusu. Beklemedeyiz.

Puanım 4/5.

Alıntılara geçelim:
Titremeye başlasa da aldırış etmiyordu. Döndü ve suyun kenarında yükselen şehre baktı. Gökyüzüne değen muazzam dikdörtgen binalara ve kusursuz cam bölmelere sahip pencerelere baktı. Kervandaki adamların anlattığı Şam ve Kudüs gibi büyüleyici şehirlerin de New York kadar şaşırtıcı ve dehşet verici olup olmadığını düşündü. Ölümcül bir okyanusla çevrili, hiç bilmediği bir yerde mahsur kalmış ve zayıf, kusurlu bir bedenle kısıtlanmış gibi görünse de en azından keşfetmeye değecek bir şehirdeydi artık.
Yağmur şehri değiştirmişti. Kaldırımlardaki pislikler temizlenmişti, berrak su birikintilerinin üzerine gaz lambalarının yansıması vuruyordu. Gerilmiş tentelerin üzerini gürültüyle döven damlalar oluklardan şelale gibi dökülüyor, neredeyse bomboş olan caddelere karışıyordu. Vakit gece yarısını çoktan geçmişti. Gidecek bir yeri olmayan evsizler, yeraltındaki viranelere ve apartman girişlerine sığınmıştı. Cin ise New York'un sokaklarında tek başına koşuyordu.
Sokaklardan birinin aşağısından gelen tuhaf bir ışıltı çarptı gözüne. Havada süzülen bir ışığa benziyordu. Heyecanla olduğu yerde dikilip baktı. Işık ona doğru geliyor gibiydi. Biraz yaklaşınca bunun ışık değil, bir erkeğin suratı olduğunu fark etti. Kendisinden bile uzun boylu, şapkasız bir adamdı. Kısacık kesilmiş siyah saçları vardı. Yüzü ve hatta elleri bile tülle örtülmüş bir lamba gibi sıcacık bir ışıkla parlıyordu. Golem gözlerini ondan alamıyordu.
Cin "Bana öyle bakıp durmana gerek yok" dedi kesik bir sesle. "Merak etme, ölmeyeceğim." "Neden şapka giymiyorsun ya da yanında şemsiye taşımıyorsun?" "Çünkü ikisi de beni deli ediyor." "Bütün cinler senin gibi böyle dik kafalı mı olur?" Cin gülümsedi. "Çoğu böyledir. 
 (...)"Onu bir daha hiç göremeyeceğim için üzülüyorum" dedi Golem. "Zaten çok az kişi tanıyorum, onlar da bir bir yanımdan ayrılıyor. Sanırım hayat böyle bir şey." Öyle içten söylemişti ki bunu, "Olsun" dedi Cin, "bak, benim bir yere gittiğim yok."
Esen kalın, hoşça kalın.

Paylaş :

Facebook Yorumlar

0 comments :