Film Önerisi | VOL-İ (WALL-E)

18 Ocak 2018 Perşembe

Kitap Önerisi | Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat - Stefan Zweig


Merhabalar.

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat, Stefan Zweig'ın sayısız öykü kitabından sadece biri. 1925 yılında yayımlanmış. Diğer kitaplarını da sıralamak isterdim ama o kadar çok ki bitmez gibi geliyor. Nasıl olsa blogda her birine yer vereceğim ilerleyen günlerde.

Kitabımızın bir de filmi varmış, 2002 yılı Fransa yapımı. Laurent Bouhnik'in yönetmenliğini yaptığı 24 Hours in the Life of a Woman filminin fragmanına hemen şuradan ulaşabilirsiniz. Tanıdık bir yüz de var filmde, kimileri için. [Game of Thrones'un Jamie'si, Nikolaj Coster-Waldau.]

Kitap bana istemsizce Zweig'ın Satranç kitabını anımsattı: Yine bir dinleyici ve anlatıcı var. Tutkuyu saf haliyle ele almış ve -her zamanki gibi- kelimelerle dans ederek çok güzel bir hikaye koymuş ortaya. Güzel diyorum çünkü kitap anlatmaktan ziyade sormak istiyor. Sizin doğrularınızı sorguluyor ve bu konuda da oldukça başarılı.

Kaldıkları otelde aynı ortamda bulunan bir grup insanla beraber anlatıcımız ve Mrs. C. masada dönen tartışmaya dahil oluyor ve tartışma da kaba haliyle şöyle: Bir kadın, kocasını bırakıp bir adam ile beraber kaçıyor, hem de daha yeni tanıdığı bir adamla. Masada dönen muhabbetin ana konusu da şu şekilde: Siz bu durumu ahlaki açıdan doğru buluyor musunuz?

Siz, bu durumu ahlaki açıdan doğru buluyor musunuz?

Adamın cevabı ise ana kahramanımızı (Ana kahramanımız diyorum çünkü Bir Kadın diyerek bahsedilen kişi, Mrs. C.) çok etkiliyor. Ve müsait bir vakit yakaladıkları anda da kadın, adama hikayesini anlatıyor. Bahsedilen Yirmi Dört Saat de bu hikayenin süresi. Adamın vasıtasıyla kadının hikayesini dinliyorsunuz siz de. Zweig anlatıcımızı aradan çıkarıyor ve -yer yer varlığından haberdar etmek dışında- dinleyici konumuna sizi koyuyor.

En basit haliyle olayı size aktarıyor.

Anlatılanın genelinde çok büyük bir hadise yok. Kitabın asıl yaptığı şey ise dediğim gibi sorgulamak. Değer yargılarınızı, ön yargılarınızı sorguluyor.

Size göre doğru ne, yanlış ne?

Bir insanı hiç dinlemeden kolaylıkla yargılar mısınız yoksa işin aslını öğrenmeye mi çalışırsınız?

O masada siz olsaydınız söyleyeceğiniz sözcükler neler olurdu?

Yıllar evvel tanıştım Zweig ile. O vakitler bu kadar popüler değildi. Uzun cümleler kurma konusunda muazzam başarılı bir yazardır kendisi. 'Writer's Block' denen şeyi yaşadığım dönemde bana o kadar iyi gelmişti ki... Ayrı bir yeri var bende kendisinin, düşüncelerinin. Şimdi görüyorum her yerde neredeyse, herkes okuyor. Bu da beni mutlu ediyor. [Biraz da kıskanıyorum tabii, adam tapulu malım sanki. Ben de ayrı bir sorunluyum.]

Stefan Zweig okuyun ya.

Kesinlikle pişman olmazsınız.

Olduğunuzu düşündüğünüz anda kitabını demlenmeye bırakın, aylar yahut yıllar sonra bir kez daha okuyun. Fark yarattığını göreceksiniz.

Puanım 8/10.

Alıntılar:
...Bekleyişlerinin, uzanışlarının ve duraksayışlarının tarzına göre her şey bu ellerde görülür: Açgözlüyü elini pençe gibi kullanmasından, har vurup harman savuranı her şeye boş veren elinden, tedbiri elden bırakmayanı sakin, şüpheciyi titreyen eklemlerinden tanırsın; parayı ister buruştursun, ister sinirli sinirli parçalara ayırsın, isterse de devir sırasında tükenmiş halde yorgun avcuyla masaya koysun, yüz farklı karakter parayı tutarkenki halinden kendini şimşek gibi belli eder.
...Ben hiç, doğaya düşen ışık ve gölge gibi tüm renklerin ve duyguların sürekli değişim halinde hızla belirdiği o yüzü seyrettiğim kadar büyük bir heyecanla tiyatroda bir oyuncunun yüzünü seyretmedim. Ben hiç, kumar oynayan yabancı birinin bu heyecanıyla tüm benliğimle empati kurmadım.  
Esen kalın, hoşça kalın.

Paylaş :

Facebook Yorumlar

0 comments :