"Amerika'da
ilköğretimden üniversitelere kadar tüm okullardan öğretilen ve dünya çevresinde
pek çok dile çevrilen" Mango Sokağındaki Ev, yorumuna denk gelmesem
dikkatimi çekmezdi muhtemelen. Çünkü kapağı? Of, kapağı kitaptan o kadar
bağımsız duruyor ki. Debbie Macomber romanlarına benziyor dışarıdan kitap.
Alakası yok ama, tasarımına değinmiyorum bile. Benim bahsettiğim kapak
fotoğraftaki kapak tabii. Başka kapakla da baskı yapmışlar mesela, o kapakla hiçbir
derdim yok.
Kitap
'Kadınlara' ithaf edilmiş. Mango Sokağındaki Ev'in başlangıcında yazarın
'Kendime Ait Bir Ev' başlığı ile kaleme aldığı bir önsöz var. Önsözde Sandra
Cisneros, bu kitabı neden ve nasıl kaleme aldığına, yazarlık hayatına,
ailesine, bakış açısına ve düşüncelerine yer veriyor. Hayatım boyunca okuduğum
en naif önsözlerden biri olabilir bu. Annesinin arkasında durmasını ve okuması
için gösterdiği çabayı okuyunca gözlerim doldu. Güçlü bir anne, güçlü bir kız çocuğu bırakıyor ardında çünkü.
Kitap, normalde adı Esperanza Cordero olan ve Mango Sokağı'nda oturan Latin genç kız
karakterimizin hikayesini anlatıyor. Her ne kadar çizgisel bir kurgu olsa da
bir yandan da hiç çizgisel değil. Önsözünde şöyle bir şey söylüyor Cisneros:
...Hayran olduğu yazarların onun çalışmasını takdir etmesini istediği bir gerçek ama aynı zamanda, her zaman kitap okumayan insanların da bu öykülerden keyif almasını istiyor. Bir okurun anlamayacağı ve anlamadığı için utanacağı bir kitap yazmak istemiyor.
En fazla
altı, yedi sayfalık bölümlerden oluşuyor kitap. Küçük bir hikaye kitabı gibi
ama aynı zamanda da değil. Bir kişiyi ve onun hayatını anlatıyor lakin her bölümde
farklı bir şeye değiniyor. Bölümler hem birbirinden bağımsız hem de sırayla dizilmiş
gibi. Cümleleri, kelimeleri karaktere ve yaşına o kadar uygun ki yalınlığı
bazen şaşırmanıza sebep oluyor. Cümleler süslü değil ama boş da değil. Hiçbir
kelime gereksiz yere kullanılmamış.
Bazı
kitaplar vardır, naneli sakız çiğnedikten sonra içilen su gibi ferahlatır
yüreği, zihni. Okurken de okuduktan sonra da dinginliğe sürükler okuyucuyu.
Mango Sokağı'ndaki Ev de tam bu tatta bir kitaptı. Herkese hitap etmez belki,
bilemiyorum. Okuması kolay, orası kesin. Ama herkes benimle aynı tadı ve zevki
alır mı kestiremiyorum. Öyle çok da övemiyorum çünkü beklentiyi yükseltmek
istemiyorum.
İyisi mi
siz bir kitapçıda denk gelirseniz şöyle bir alın içini karıştırın, bir bölüm de
olsa okuyun. Kitap için doğru zaman olup olmadığına kendiniz karar verin.
Puanım 8,5/10.
Alıntılar:
Gökyüzünün fazlası olmaz. Gökyüzünde uykuya dalabilir ve sarhoş halde uyanabilirsiniz ve üzgün olduğunuzda gökyüzü sizi koruyabilir. Burada çok fazla üzüntü var ve yeteri kadar gökyüzü yok. / Kelebekler de az ve aynı şekilde çiçekler ve güzel olan diğer birçok şey de. Yine de, alabildiğimiz kadarını alıp, elimizden geleni yapıyoruz.
Tepelerde oturanlar yıldızlara o kadar yakın uyuyorlar ki, çok aşağıda, fazlasıyla dünyada yaşayan bizleri unutuyorlar. Tepelerde yaşadıklarını fark edip rahatladıkları zamanlar dışında, neredeyse hiç bakmıyorlar aşağı. Geçen haftanın çöpü ya da sıçanlardan korkmak gibi şeylerle hiçbir ilgileri yok. Gece oluyor. Rüzgârdan başka hiçbir şey uyandırmıyor onları.
Bir apartman katı değil. Arkada bir daire değil. Bir adamın evi ya da bir babacığın. Sadece bana ait bir ev. Verandam ve yastığım, güzel mor petunyalarımla. Kitaplarım ve öykülerim. Yatağın yanında bekleyen ayakkabılarım. Uğraşılacak kimse yok. Çöpü toplanacak kimse yok. / Sadece bir ev, kar kadar sessiz, bir yer benim gidebileceğim, şiirden önceki kâğıt kadar temiz.