Film Önerisi | VOL-İ (WALL-E)

16 Ocak 2019 Çarşamba

Kitap Yorumu | Mango Sokağı'ndaki Ev - Sandra Cisneros


Merhabalar.

"Amerika'da ilköğretimden üniversitelere kadar tüm okullardan öğretilen ve dünya çevresinde pek çok dile çevrilen" Mango Sokağındaki Ev, yorumuna denk gelmesem dikkatimi çekmezdi muhtemelen. Çünkü kapağı? Of, kapağı kitaptan o kadar bağımsız duruyor ki. Debbie Macomber romanlarına benziyor dışarıdan kitap. Alakası yok ama, tasarımına değinmiyorum bile. Benim bahsettiğim kapak fotoğraftaki kapak tabii. Başka kapakla da baskı yapmışlar mesela, o kapakla hiçbir derdim yok.

Kitap 'Kadınlara' ithaf edilmiş. Mango Sokağındaki Ev'in başlangıcında yazarın 'Kendime Ait Bir Ev' başlığı ile kaleme aldığı bir önsöz var. Önsözde Sandra Cisneros, bu kitabı neden ve nasıl kaleme aldığına, yazarlık hayatına, ailesine, bakış açısına ve düşüncelerine yer veriyor. Hayatım boyunca okuduğum en naif önsözlerden biri olabilir bu. Annesinin arkasında durmasını ve okuması için gösterdiği çabayı okuyunca gözlerim doldu. Güçlü bir anne, güçlü bir kız çocuğu bırakıyor ardında çünkü.

Kitap, normalde adı Esperanza Cordero olan ve Mango Sokağı'nda oturan Latin genç kız karakterimizin hikayesini anlatıyor. Her ne kadar çizgisel bir kurgu olsa da bir yandan da hiç çizgisel değil. Önsözünde şöyle bir şey söylüyor Cisneros:
...Hayran olduğu yazarların onun çalışmasını takdir etmesini istediği bir gerçek ama aynı zamanda, her zaman kitap okumayan insanların da bu öykülerden keyif almasını istiyor. Bir okurun anlamayacağı ve anlamadığı için utanacağı bir kitap yazmak istemiyor.
En fazla altı, yedi sayfalık bölümlerden oluşuyor kitap. Küçük bir hikaye kitabı gibi ama aynı zamanda da değil. Bir kişiyi ve onun hayatını anlatıyor lakin her bölümde farklı bir şeye değiniyor. Bölümler hem birbirinden bağımsız hem de sırayla dizilmiş gibi. Cümleleri, kelimeleri karaktere ve yaşına o kadar uygun ki yalınlığı bazen şaşırmanıza sebep oluyor. Cümleler süslü değil ama boş da değil. Hiçbir kelime gereksiz yere kullanılmamış.

Başucu kitabı olabilecek nitelikte bir kitap. İstediğiniz sayfadan başlayabilir, istediğiniz bölüme dalabilirsiniz.



Bazı kitaplar vardır, naneli sakız çiğnedikten sonra içilen su gibi ferahlatır yüreği, zihni. Okurken de okuduktan sonra da dinginliğe sürükler okuyucuyu. Mango Sokağı'ndaki Ev de tam bu tatta bir kitaptı. Herkese hitap etmez belki, bilemiyorum. Okuması kolay, orası kesin. Ama herkes benimle aynı tadı ve zevki alır mı kestiremiyorum. Öyle çok da övemiyorum çünkü beklentiyi yükseltmek istemiyorum.

İyisi mi siz bir kitapçıda denk gelirseniz şöyle bir alın içini karıştırın, bir bölüm de olsa okuyun. Kitap için doğru zaman olup olmadığına kendiniz karar verin.

Puanım 8,5/10.

Alıntılar:
Gökyüzünün fazlası olmaz. Gökyüzünde uykuya dalabilir ve sarhoş halde uyanabilirsiniz ve üzgün olduğunuzda gökyüzü sizi koruyabilir. Burada çok fazla üzüntü var ve yeteri kadar gökyüzü yok. / Kelebekler de az ve aynı şekilde çiçekler ve güzel olan diğer birçok şey de. Yine de, alabildiğimiz kadarını alıp, elimizden geleni yapıyoruz.
Tepelerde oturanlar yıldızlara o kadar yakın uyuyorlar ki, çok aşağıda, fazlasıyla dünyada yaşayan bizleri unutuyorlar. Tepelerde yaşadıklarını fark edip rahatladıkları zamanlar dışında, neredeyse hiç bakmıyorlar aşağı. Geçen haftanın çöpü ya da sıçanlardan korkmak gibi şeylerle hiçbir ilgileri yok. Gece oluyor. Rüzgârdan başka hiçbir şey uyandırmıyor onları.
Bir apartman katı değil. Arkada bir daire değil. Bir adamın evi ya da bir babacığın. Sadece bana ait bir ev. Verandam ve yastığım, güzel mor petunyalarımla. Kitaplarım ve öykülerim. Yatağın yanında bekleyen ayakkabılarım. Uğraşılacak kimse yok. Çöpü toplanacak kimse yok. / Sadece bir ev, kar kadar sessiz, bir yer benim gidebileceğim, şiirden önceki kâğıt kadar temiz. 
Esen kalın, hoşça kalın.

Paylaş :

Facebook Yorumlar

0 comments :