Merhabalar.
Öncelikle bu kitabı bu kadar geçe bıraktığım için kendimi tokatlamak istiyorum, müsaade ederseniz. Filmi ilk çıktığı vakit, kitabı elimde olmadığı için okumadan, izlemek durumunda kalmıştım. Sonra da alınca beklettim durdum haliyle. Zaten biliyordum çünkü ne olacak, ne bitecek. Aman da ne güzel yapmışım, ne iyi yapmışım! Baya salakmışım. Kitabın filmle uzaktan yakından alakası yok. Yani, VAR. Ama kitap başka bir deneyim, film çok başka bir deneyim. Andy Weir ne güzel adamsın sen!
Efendim, kendisi yanlış bilmiyorsam kitabı yazıp yayınevine götürüyor, ret cevabı alıyor. Başka yayınevlerine de göndermiş sanırım. Sonra internette yayınlıyor ve BUM! Güzel bir kurgu asla bir başına kalmaz, zannediyorum ki. Sonrası da belli zaten, burada olduğumuza göre. Kitabın ardından da film. Filmi de pek sevdiğim yönetmen Ridley Scott yönetiyor. Tadından yenmiyor haliyle. Weir'ın yeni bir romanı geliyor bu yıl Kasım'da, inşallah: Artemis. Yakın gelecekte, ayda bir soygun hikayesi. Suçlusunun Jazz Bashara olduğu... Yani, kısmen. Okumak için sabırsızlanıyorum.
Konuyu gelirsem: Mars'a 6 kişi yolluyorlar, bunlardan birisi ana karakterimiz Mark. Normal bir görev, her zamanki gibi. Her şey hazırlanmış, sığınak kurulmuş, deneylere başlanmış. Ve birden kum fırtınası çıkıyor. Bütün ekip geri dönmek için yola koyuluyor. Herkes dönüyor, 1 kişi hariç: Mark. Yol üzerinde uydulardan birinin bir parçası bedenine isabet ediyor ve savrulup gidiyor. Ekip el mahkûm -öldüğünü düşünüyorlar doğal olarak- geri dönüyorlar; görev iptal oluyor. Herkes yolda, Mark Mars'ta. Ve bütün kitap boyunca Mark'ın Mars'ta hayatta kalmaya çalışmasını ve geri dönmek için yaptığı planları okuyorsunuz. Patates ekmeye çalışıyor, Dünya'ya sinyal göndermek için yola çıkıyor, yanılıyor, deniyor, hata yapıyor, ölümün eşiğinden dönüyor, tekrar deniyor, başarıyor, başka bir sıkıntı ortaya çıkıyor. Mark, dostum, sen hayatımda gördüğüm en sabırlı insansın.
Karakterlere geçeyim: Mark. Kitabın büyük bir bölümünde Mark ile berabersiniz. Mürettebat zaten uzayda, Dünya deseniz çoook uzakta. E Mars'ta da başka insan yok. Yani... sanırım. [Tamam, şaka yapıyorum. Bütün bir kitap boyunca insanla karşılaşmak için beklemeyin sonra.] Mark, hayatımda gördüğüm en sabırlı ve komik insan herhalde. [Kurgu hayatımda mı demeliydim acaba?] Olayları boş verin, Mark Watney zaten kendi başına okumanız için yeterli bir sebep. Mürettebata çok değinmiyorum, sadece şunu söyleyeyim: Harbi insanlar. Gerisini okursunuz artık. Bir de Dünya'da birileri var, baya birileri var hatta. Her birine değinirsem yazı bitmez. Koca bir ekip var Dünya'da. Ve her biri işini layıkıyla yerine getiren insanlar.
Kurguya geçiyorum: Çok sağlam bir kurguydu, gerçekten. Evet, çok fazla terim, çok fazla teknik bilgi vardı. Çoğu yeri Ne? diyerek okuyup geçebilirsiniz. Ama benim için o yerler bile çok güzeldi. Bu durum tabii ki de ilgi alanınıza göre değişiyor. Ben Fizik ve Matematik ile bir şekilde iç içe olduğum için ayıla bayıla okudum her satırı. Siz Ben okuyamam, diyorsanız da şunu söyleyeyim: Bana sorarsanız o bilgilere rağmen okunabilecek ve okunmaya değecek bir kitaptı. Yok, yine de Ben almayayım, teşekkürler, derseniz de filmini izleyin, derim. Bir şekilde birinden birini yapın çünkü.
Andy Weir zaten ilgiliymiş bilim kurguya, kendisi normalde yazılım mühendisi. İyi ki de ilgiliymiş, iyi ki de böyle güzel bir kurgu ortaya çıkarmış. Sağlamdı benim için çünkü dönüp tekrar tekrar okuyabilirim.
Mark'ı okurken sık sık Ben orada olsaydım ne yapardım acaba? diye düşüyorsunuz. Düşünürken bile aklı almıyor insanın, gerçekten ne yapacağımı bilemiyorum ben. Mark zekasının yanı sıra psikolojisi sayesinde kafayı yemeden orada kalabiliyor bir yerde. Botanikçi, evet belli bir eğitim de alıyor ama yine de çok zeki herif. A ile B'yi bilirsiniz ama ikisini kullanarak C'ye ulaşmak zeka ürünüdür. Mark kesinlikle zeki bir karakter.
Sözün özü, tabii ki de alın, okuyun. Yukarıda da dediğim gibi teknik bilgi kaldıramayacağınızı düşünüyorsanız filmini izleyin. [Filmi izlemeyi tercih edenler için şunu belirteyim: Filmdeki Mark, kitaptaki Mark'ın onda biri falandır muhtemelen. Olaylardan bir şey kaçırmazsınız lakin Mark'tan baya bir şey kaçırırsınız, söyleyeyim.] Yine de bir şans verin derim ben. Bilim kurgu severseniz ne duruyorsunuz zaten? Kapatın sekmeyi, kitabı alıp sepetinize ekleyin. Ya da alışveriş listenize derhal dahil edin.
Puanım 10/10.
Alıntılarlarlar:
Beni ölümün eşiğine bir dizi gülünç olay getirmişti; kurtulmamı ise bir dizi, daha da gülünç olay sağladı.
Şimdi iki sorunum var: yeteri kadar toprağım yok ve dikecek yenilebilir bitkim yok. Ama ben bir botanistim ulan. Bunun bir yolunu bulabilmeliyim. Eğer bulamazsam bir sene içinde oldukça aç bir botanist olacağım.
Tuhaf bir his gerçekten. Nereye gitsem ilkim. Araçtan dışarı mı çıktım? Oraya gelen ilk kişi benim! Bir tepeye mi tırmandım? O tepeye tırmanan ilk kişi benim! Bir taşı mı tekmeledim? O taş bir milyon yıldır yerinden kımıldamamıştı! Mars'ta uzun yolculuğa çıkan ilk kişi benim. Mars'ta otuz bir soldan fazla zaman geçiren ilk kişi benim. Mars'ta mahsul yetiştiren ilk kişi benim. İlk, ilk, ilk!
Laptop anında öldü. Ben daha hava kilidinden adımımı atamadan ekranı karardı. Görünüşe göre "LCD'deki" "L" "Liquid'in" (Sıvı) kısaltmasıymış. Sanırım ya dondu ya da buharlaştı. Belki bir tüketici yorumu yazarım. "Ürünü Mars yüzeyine çıkardım. Çalışmamaya başladı. 0/10."
...Bir yerde bir kere mahsul yetiştirdin mi, orayı "resmi" olarak kolonize etmiş olduğunu söylüyorlar. Yani teknik olarak, ben Mars'ı kolonize ettim. Kapak olsun, Neil Armstrong!
[11:49] JPL: Görebildiğimiz kadarıyla kesmeyi planladığın yer iyi görünüyor. Diğer tarafın da birebir olduğunu varsayıyoruz. Delmeye başlayabilirsin. [12:07] WATNEY: Kadınlar da öyle diyorlardı. [12:25] JPL: Ciddi misin, Mark? Gerçekten mi?
Hadi, esen kalın, hoşça kalın.[17:12] WATNEY: Bugün 145 delik açtım. Toplam 357. [17:31] JPL: Biz şimdiye bitirirsin sanıyorduk.
Not: Hollywood yine yapacağını yapmış ve son sahnelerde Iron Man'i kullanmış. Az değilsin, Hollywood.
0 comments :