Film Önerisi | VOL-İ (WALL-E)

18 Temmuz 2018 Çarşamba

Kitap Önerisi | Küçük Prens - Antoine de Saint-Exupéry


Merhabalar.

Küçük Prens'i çok geç duymuş olmaktan ötürü biraz utanç duyuyor olsam da Geç olsun, güç olmasın, prensibi ile hareket eden bir insanım. Neticede okumuş olduktan sonra zamanı önemli değil, bana göre. [Tamam, kendimi de akladığıma göre yoruma geçebilirim, ehe.] Antoine de Saint-Exupéry'nin tek kitabı Küçük Prens değil elbette. Dilimize çevrilenler: Güney Postası (1929), Gece Uçuşu (1931), Yel, Kum ve Yıldızlar (1939), Savaş Pilotu (1942), Kale (1942), Kale ...Ama Sen İnsansın (1948).

Öncelikle yazarın uçuşa olan tutkusunu kitaplarından buram buram akıyor. Bu arada küçük bir bilgi: Yazar 1953'teki bir uçuşu sırasında Sahra Çölü'ne düşüyor ve bir şekilde kurtulmayı başarıyormuş. Kitabın çıkış noktası da biraz bu sanırım. Araştırmamda öğrendiğime göre bir diğer küçük bilgi: 1993 yılında bir asteroit keşfedilmiş ve 46610 numaralı bu asteroite, Küçük Prens'in gezegeni olan B-612 ismi verilmiş.

Kitabın içerisinde ve kapağında yer alan Küçük Prens çizimlerinin yazara ait olması ne kadar hoş bir detay, bu arada. Hayalinizdeki karakteri anlatarak başka bir çizere çizdirmek var, bir de o karaktere kendi kaleminizle hayat vermek var. İkisi çok başka şeyler.

Yönetmenliğini Mark Osborne’un yaptığı Küçük Prens'in animasyon filmi de –kendisi Kung Fu Panda, Sünger Bob Kare Pantolon ve Canavarlar Yaratıklara Karşı gibi animasyonlara da imza atmış- 2015 yılında gösterime girmiş.  Rachel McAdams, Jeff Bridges ve James Franco da seslendirme kadrosunda yer almakta. Çok farklı bir yerden yaklaşılmış olaya ve ben çok beğendim ortaya çıkan eseri. Kitabı okuduktan sonra izlemenizi tavsiye ederim.

Öncelikle üzülerek şunu söylemem gerekiyor sanırım, Küçük Prens biraz fazla gözümüzün önünde son yıllarda. [En kibar tabiri ile...] Ve ister istemez bir şeyler insanoğlunun gözüne sokulunca rahatsızlık verebiliyor. Popülaritenin var oluşu ile beraber eleştiriler de yükseliyor haliyle. Size diyebileceğim tek şey ön yargısız yaklaşmanız. Çok şey beklemeyin ki güzel bir şeyler bulabilme ihtimaliniz artsın.

Kitap, çoğumuzun internette gördüğü fotoğrafın hikayesi ile başlıyor: Fil yutmuş boa yılanı. Bir anlatıcımız var, yetişkin kendisi. Bir Küçük Prens'imiz var, küçük kendisi. Bir de bu prensin gezegenler arası yaptığı yolculukta karşımıza çıkan değişik karakterler var ve her biri bir şeyi temsil ediyor. Çok hoşuma gitti bu özellik.

Kitabın ilk taslağı 1000 küsür sayfaymış, Saint-Exupéry'nin dediğine göre. Kırpa kırpa bu hale getirmiş. Ve şöyle demiş kendisi küçük kitabının son sayfalarında:
Mükemmelliğe, yazıya eklenecek hiçbir şey kalmadığında değil, yazıdan çıkarılacak hiçbir şey kalmadığında ulaşılır.
Ben de aynı şekilde düşünüyorum. Kitap o kadar tadında, o kadar temiz ki... 1000 sayfalık halini gözümün önüne getiremiyorum. Okunur muydu yine de? Belki de okunurdu. Ama Küçük Prens olur muydu? Orasını bilemiyorum.

Çocuk kitabı kategorisine rahatlıkla sokulabilecek bir kitap olsa da bu kitabın, her yaşa ayrı hitap ettiğini düşünüyorum. Ve her döneme, her yıla... Defalarca okuyup farklı anlamlara kavuşabileceğiniz bir kitap, Küçük Prens.

Bildiğiniz bir şeyler vardır muhakkak bu kitapta. Bunu okuduktan sonra dünyaya muhteşem farklı bakacaksınız! demiyorum. Herkes kendi anlamını çıkarmakta mutlak özgürlüğe sahip. Güzel bir kitabın da bir diğer özelliği budur; sana özeldir ve herkes için özel bir anlama sahiptir. Yıllara meydan okumasını sağlar.

Sözün özü, okuduğuma memnun olduğum bir kitaptı. Belki yeni bir şey öğrenmedim, belki Vay canına! demedim. Ama bazı şeyleri hatırlamamı sağladığı kesin. Bu da günümüzde çok önemli. Çünkü 21. yy.'da yaşayan insanoğlu, hayatın bu hızlı akışında unutmaması gereken çok fazla şeyi unutuyor.

Puanım 10/10.

Küçük alıntılar:
"Bir günde tam kırk dört kere günbatımını izledim," demiştin bana. Hemen ardından da eklemiştin: "Biliyor musun... insan çok üzgün olduğunda günbatımını izlemeyi daha çok seviyor." Bunun üzerine sordum: "O, günbatımını kırk dört kez izlediğin gün çok mu üzgündün?" Ancak Küçük Prens yanıt vermedi.
"Eğer insan milyonlarca ve milyonlarca yıldızın içinde tek bir örneği bulunan bir çiçeği severse, o yıldızlara baktığında mutlu olur. Kendi kendine şöyle der: 'İşte benim çiçeğim bunlardan birinde...' Ama eğer koyun ansızın o çiçeği yerse, bütün yıldızların ışığı söner! Ama bunun senin için hiçbir önemi yok, değil mi?"
"İnsanlar nerede? Çölde biraz yalnız hissediyor insan kendini." "İnsanların arasında da pekâlâ yalnız hissedebilirsin kendini."
"Evcilleştirdiğin şeyleri tanıyabilirsin ancak," dedi tilki. "İnsanların hiçbir şeyi tanımaya zamanları yok. Her şeyi, dükkânlardan hazır olarak satın alıyorlar. Ve dostların satıldığı dükkânlar da olmadığından, insanların hiç dostları yok. Eğer dost istiyorsan, beni evcilleştir!" 
Esen kalın, hoşça kalın.

Paylaş :

Facebook Yorumlar

0 comments :