Film Önerisi | VOL-İ (WALL-E)

15 Ocak 2022 Cumartesi

Kitap Yorumu | Artemis - Andy Weir

Nasıl başlasam bilemiyorum.

Marslı kitabı favori kitaplarım arasında yer alıyor; okurken de izlerken de çok keyif almıştım. Andy Weir'ın diliyle beraber akıp gitmişti, karakter de kitap da. Marslı yorumuma şuradan ulaşabilirsiniz.

Ama Artemis.

Hmpf.

Şimdi gidip Artemis'i Marslı ile kıyaslayacak değilim. Her ne kadar ikisi de uzayda geçiyor olsa da. Bir yazarın her kitabı aynı tatta ve dokuda olmak zorunda değil, işin içine sayısız faktör giriyor çünkü. Marslı'nın kendine ve çıktığı döneme has bir şeyi vardı. Artemis'i kendi başına değerlendireceğim bu sebepten.

Jasmine Bashara, namı diğer Jazz, ana karakterimiz. Nasıl bir motivasyonla yola çıktı bilmiyorum ama karakterimizi hem kadın hem de kökeni Müslüman yapmış, Weir. Yapabilir tabii de, ne bileyim. Pek karşılaştığımız bir tercih değil neticede. Evet, ana karakterimiz Jazz babası ile 6 yaşındayken falan Artemis'e, aydaki 2000 nüfuslu tek şehre kaçıyor. Ayda büyümüş nadir insanlardan kendisi. ADF ustası olmaya çalışan bir portör (teslimatçı).

Kitap, 2. el ADF kıyafetinin sorun çıkarması üzerine Jazz'in ADF sınavından geçemeyişi ile başlıyor. Ardından sadece yatağının bulunduğu (namı diğer tabut) kapsül evine doğru yol alıyor, üstünü değiştiriyor ve öğleden sonrası için beklediği kargoyu almak için limana gidiyor. Bu noktada da öğreniyoruz ki Artemis'te tatilde olan ya da yaşayan zenginlere gelen yasa dışı kargoların teslimatını da yapıyor Jazz, yan işi de bu. Portörlükten pek bir şey kazanmıyor çünkü.

Neyse.

Bu kargolardan birinin teslimatını da uzun zamandır birlikte çalıştığı Trond'a yapıyor. Ve Trond'un kendisine bir teklifi var: Artemis'teki alüminyum şirketi Sanchez Alüminyum'un oksijen üretimini durdurmak. Böylece Artemis şehri çabuk bir çözüm isteyecek ve Trond ile bir anlaşmaya varmak zorunda kalacak. Bunun için de Jazz'in tek yapması gereken Sanchez'in hasat araçlarını sabote etmek.

Evet, bu kadar kolay.

Tek isteği kolay yoldan zengin olmak olan Jazz de bu teklifi kabul ediyor ve bir plan yapıyor. Fakat planladığı sabotaj girişimi pek istediği gibi gitmiyor ve işlemin ortasında yakalanacak gibi oluyor. Neyse kurtuluyor derken sonrası daha kötü. Çünkü bu girişimin ardından Trond ve evindeki yardımcısı cinayete kurban gidiyor.

Dırırırım...

Asıl olaylar bundan sonra başlıyor tabii. Yani... ben okurken sıkıldım ne yalan söyleyeyim. Bu şu anki -pandemiden ötürü- kitap okuyamayışımdan mı kaynaklanıyor yoksa kitap mı beni çekmedi tam ayrımını yapamıyorum. Ama -her ne kadar bunu söylemek istemesem de- Marslı'yı okurken hissettiğim heyecanı ve devam etme dürtüsünü Artemis'te hissedemedim. [Bir de karşılaştırmayacağım diyordum değil mi? Pf.] Yine teknik bir sürü şey var kitapta. O kadar teknikler ki okuyup geçtim. İmkansız bir şeyden bahsediyor olsa bile anlayamazdım muhtemelen.

Weir'ın Marslı'daki yazım dili Jazz'e pek uymamış gibi, yersiz buldum niyeyse. Fazla diyeyim, daha doğru bir tabir olur ve kadın olması ile zerre alakası yok bu durumun. [Var mı yoksa içten içe? Olmamasını umut ediyorum.] Hoş, Jazz nedense bir kadın gibi de gelmedi bana. Kadınlar belli şekillerde olmalı mantalitesinde söylemiyorum bunu ama çok arada kalmıştı, neden bilmiyorum. Özellikle de Arap ve Müslüman oluşundan ötürü -gerçi Müslüman demeyelim, öyle bir iddiası yok kendisinin- inanılmaz çarpılmış da karakteri. Sanki İslam'a göre ne olmamalı diye bakıp her şeyi uçlarda eklemiş Jazz'e. Elbette türlü türlü insan var ama zorlama gibiydi Jazz'le alakalı bazı şeyler. Ve başka birçok şey. Belki de böyle bir çatışma yaratmak istemiştir yazar karakterde, bilemiyorum.

Sözün özü, ittire ittire okuduğum bir kitap oldu Artemis. Okumasam da olurdu diyorum. Yeni kitabı çıkmış Weir'ın, 2021 Mayıs'ta. Ona da bir şans vermek istiyorum. Umarım sadece bu kitabı içindir hissetiklerim. Yazar kaybetmekten hoşlanmıyorum çünkü.

Esen kalın, hoşça kalın.

Kapak Görsel: Playboy Fiction


Paylaş :

Facebook Yorumlar

0 comments :